Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) Dünya Liderleri İklim Zirvesi nedeniyle bulunduğu Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki temasları kapsamında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”
Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.
Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.
İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.
Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.
Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.
28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.
Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.
‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.
“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”
30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.
2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.
7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”
Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.
Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.
“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”
Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.
Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.
“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.
Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.
“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”
Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.
Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.
Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.
“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”
Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.
Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.
“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”
Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.
Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.
Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.
“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.
“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.
Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’te 5113 Deprem ve Sosyal Konut Anahtar ve Tapu Teslim Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Biz dünyanın en büyük şantiyesine dönüşen deprem bölgesinde sadece konut yapmıyoruz; biz aynı zamanda okuluyla, sağlık merkeziyle, çarşısıyla, pazarıyla, yeşil alanıyla, parkıyla yepyeni yaşam alanları inşa ediyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Güneyşehir’de düzenlenen “Yeniden Daha Güçlü Anadolu” 5113 Konut Anahtar ve Tapu Teslim Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasına Gazianteplileri selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’in direnişin, dirilişin, umudun ve istikbalin şehri olduğunu ifade ederek, asrın felaketinde evleri yıkılan vatandaşların yeni yuvalarının, Gaziantepliler için inşa edilen sosyal konutların anahtarlarını teslim edeceklerini söyledi.
“EVLATLARIMIZA MÜREFFEH BİR TÜRKİYE BIRAKMAYI ARZU EDİYORSAK AYAKLARIMIZI YERE SAĞLAM BASMAK ZORUNDAYIZ”
Bu coğrafyanın tarih boyunca nice kültürlere, medeniyetlere ev sahipliği yaptığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu topraklar bir kaderin, bir inancın, bir mücadelenin adı oldu. Her rüzgârın bir hikâye anlattığı, her dağında bir kahramanın yattığı bu bölge öyle sıradan bir yurt değildir. Burası dünya tarihini yazanların, dünyaya yön verenlerin yurdudur. Vatan topraklarını mukaddes bir emaneti taşımanın sorumluluğuyla mamur etme çabalarımızın gerisinde işte bu şuur vardır” diye konuştu.
Anadolu’da huzur içinde ilelebet yaşamak için her alanda güçlü olunması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evlatlarımıza müreffeh bir Türkiye bırakmayı arzu ediyorsak ayaklarımızı yere sağlam basmak zorundayız. Bakınız, bu durum sadece dış politika, sadece savunma, sadece ekonomi için geçerli değildir. Güçlü ve dayanıklı şehirler inşa etmek de bunun ayrılmaz bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
Şair ve yazar Abdurrahim Karakoç’un Anadolu şiirinden, “Ahlat’ın, Afşin’in, Söğüt’ün mahzun. Evladın, aşığın, yiğidin mahzun. Tebessümün mahzun, ağıdın mahzun. Oy güzel vatanım, oy Anadolu” dizelerini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güzel vatanımızın Anadolu’muzun mahzun olmasına, mağdur olmasına müsaade edemeyiz. Bu anlayışla asrın felaketinde milletimizin yanında en güçlü şekilde, sarsılmaz bir kale gibi dimdik durduk. Hızlıca asrın inşasını başlattık” dedi.
Kahramanmaraş’ta 155 bininci konutun anahtarlarını, geçen hafta hak sahiplerine teslim ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle laf ola beri gele yok. Burası öyle Özgür Özellerin, şunların, bunların laf yapıp, icraat yapmadıkları bir iktidar değil. Şimdi Gaziantep, Güneyşehir’deyiz. 5 bin 113 deprem ve sosyal konutumuzun anahtarlarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ediyoruz” diye konuştu.
“2024 YILININ SONUNA KADAR 11 İLİMİZDE TOPLAM 201 BİN 688 BAĞIMSIZ BÖLÜMÜ TESLİM EDECEĞİZ”
Bu konutların inşasında emeği ve katkısı bulunan başta Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ olmak üzere tüm kurumları, yüklenici firmaları, işçileri, mühendisleri tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Projeyle hem depremzedelerimizin güvenli bir yuva özlemine yön verecek hem de sosyal konutlarla, bölgede hayat standartlarını yükseltmiş olacağız. Allah’ın izniyle 2024 yılının sonuna kadar 24 bin 191’i Gaziantep’imizde olmak üzere 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü teslim edeceğiz. 2025’in sonunda Gaziantep’imizde toplam 31 bin 317 konut ve iş yerinin, deprem bölgemizin tamamında ise 452 bin 982 bağımsız bölümün teslimini inşallah gerçekleştireceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en büyük şantiyesine dönüşen deprem bölgesinde sadece konut yapmadıklarını, aynı zamanda bölgede okul, sağlık merkezi, çarşı, pazar, yeşil alan ve parklarla yepyeni yaşam alanları inşa ettiklerini belirterek, “Sadece depremde yıkılan yerlerin değil, bölgedeki şehirlerimizin tamamının altyapısını da yeniliyoruz. Sanayi ve ticaret şehrimiz Gaziantep başta olmak üzere deprem bölgesinde ekonomiyi canlandırmaya, üretimi, istihdamı, ticareti güçlendirmeye devam ediyoruz. Türkiye tüm bunları aynı anda yapacak kudrete de siyasi iradeye de sahiptir” dedi.
Vatandaşlara meydanlarda verdikleri tüm sözlerin arkasında olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “22 yıllık iktidarlarımızın hiçbir döneminde milleti hayal kırıklığına uğratmadık. Ana muhalefet gibi sırf seçim kazanmak için bol keseden vaat dağıtıp göreve gelince hepsinin üzerine sünger çekenlerden olmadık. Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Tarihimizin bu en büyük konut ve şehircilik seferberliğini, Allah’ın izniyle en güzel şekilde tamamlayacağız” diye konuştu.
“ULAŞIMDAN YEŞİL ALANLARA, EĞİTİMDEN KÜLTÜREL FAALİYETLERE KADAR PEK ÇOK ALANDA ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK”
Gaziantep’i yeni nesil belediyecilik anlayışıyla, Türkiye Yüzyılı’na yakışır, örnek bir şehir yapmak için var güçleriyle çalıştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ulaşımdan yeşil alanlara, eğitimden kültürel faaliyetlere kadar pek çok alanda önemli adımlar attık. Toplam 135 kilometrelik uzunluğuyla Türkiye’nin en büyük temiz su yatırımı olan Düzbağ İçme Suyu Projesi ile şehrimizi kaynak kalitesinde içme suyuna kavuşturduk. 5 kilometresi tünel olmak üzere toplam 25 kilometre uzunluğundaki Gazi Ray Metro Projemizi başarıyla tamamladık. Büyükşehir Belediyemizin finansmanıyla 32 vagondan oluşturduğumuz yerli ve millî tren setimizi yakında tamamlıyoruz. İnşallah önümüzdeki aylarda vatandaşlarımızın kullanımına açacağız. Yine 25 köprülü kavşağımızı ve 128 köprümüzü de yakın zamanda hizmete alacağız. 10 bin iş yerinde 50 bin kardeşimizin istihdam edileceği 4 milyon metrekarelik Büyükşehir Sanayi ve Endüstri Merkezini de tamamlamak üzereyiz. Hasan Celal Güzel Millet Bahçesi, Galle Park, Gazi Ray Parkı ve Festival Park gibi toplam 3 milyon metrekarelik park ve millet bahçesini hayata geçirdik.”
Depremde en çok zarar gören Nurdağı ve İslahiye’deki altyapı, üstyapı, su ve kanalizasyon hizmetlerini hızlı şekilde gerçekleştirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müzeyyen Erkul Gaziantep Bilim Merkezini, Türkiye’nin en büyük engelsiz yaşam merkezini ve Alzheimer bakım merkezini Gaziantep halkının istifadesine sunduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 yüzme havuzu ve spor salonunu da vatandaşların kullanımına açtıklarını ifade ederek, 3 bin 200 kişi kapasiteli Kamil Ocak Spor Salonu’nun da yakında tamamlanacağını dile getirdi.
“GECEMİZİ GÜNDÜZÜMÜZE KATARAK TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYMANIN GAYRETİNDEYİZ”
Gaziantep’i metroyla buluşturmanın vaktinin geldiğine inandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gaziantep Tren İstasyonu’ndan başlayıp Şehir Hastanesi’ne ulaşacak 10,5 kilometre uzunluğundaki metro projemizi Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’mıza aldık. Önümüzdeki dönemde ihalesini yapıp inşaatına başlayacağız. Toplam 7,5 milyar liralık Dülük-Organize Sanayi Bölgesi Tüneli inşaatını hayata geçireceğiz. 3 bin 250 metre, 3 şeritli çift tüp tünel ve 8 bin 500 metre uzunluğundaki yol ile organize sanayi bölgesine hızlı ulaşım sağlayacağız. Sözleşme imzalandı, 2026 sonunda açılışını yapmayı planlıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, millete hizmet etmek için dev eserler üretip karıncalar gibi çalıştıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: “Gecemizi gündüzümüze katarak taş üstüne taş koymanın gayretindeyiz. Muhalefetin içler acısı hâlini artık anlatmaya gerek dahi duymuyoruz. Ne vizyon var, ne proje. Ülkeye ve millete hizmet etmek gibi bir dertleri yok. Atalar ne demiş? ‘Dervişin fikri neyse zikri de odur.’ demişler. Bakınız ‘kule’ deyince bizim aklımıza ilk olarak deniz seviyesinden 587 metre yüksekliğe sahip Çamlıca Kulesi geliyor. Kule deyince bizim aklımıza İstanbul Havalimanı’nın lale figüründen ilhamla tasarlanan 90 metre uzunluğundaki hava trafik kontrol kulesi geliyor. Kule deyince aklımıza bölücü alçakların saldırılarından Mehmetçiklerimizi korumak için inşa ettiğimiz yüksek güvenlikli nöbet kuleleri geliyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kule deyince aklımıza kaçak geçişleri önlemek için sınırlarımıza yaptığımız ileri teknolojiye sahip gözetleme kuleleri, kırmızı-beyaz rengiyle bayrağımızı temsil eden 1915 Çanakkale Köprüsü’nün 334 metre yüksekliğindeki kuleleri geliyor. Kule deyince aklımıza Birleşmiş Milletler’in tam karşısında olan 36 katlı ve 171 metre yüksekliğindeki Türk Evi’miz geliyor” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama kule deyince bakıyorsunuz Sayın Özel’in ve belediye başkanlarının aklına sadece para kuleleri geliyor” ifadesini kullandı.
Muhalefetin “para kuleleri” dışında ortada “İşte bizim eserimiz” diye gösterebilecekleri hiçbir icraatlarının olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Grup toplantısında konser bahanesiyle yapılan soygunu anlatmak yerine, çıkmış en iyi bildikleri iş olan paradan kuleyle geliyor. Bunların aklı fikri ceplerini doldurmakta, yandaşlarını zenginleştirmekte, milletin paralarını har vurup harman savurmakta. Şahsi ikballerine öyle kilitlenmiş durumdalar ki gözleri hiçbir şey görmüyor. Otobüs seferlerini bile doğru düzgün işletemiyorlar. İzmir Körfezi, zaten kaderine terk edildi. Umurlarında bile değil. Bir başkası, 6 sene önce tıkır tıkır işleyen trafiği kördüğüm hâline getirdi. Her şeye para buluyorlar ama iş Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlara gelince kırk dereden su getiriyorlar. Yani nereden tutsanız elinizde kalan, beceriksiz, vizyonsuz bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ne diyelim, Allah bunların yönettiği belediyelerde yaşayan vatandaşlarımıza sabır versin.”
“GAZİANTEP’E SAYISIZ ESER, PROJE VE YATIRIM KAZANDIRDIK”
Gayelerinin umutla, azimle, gayretle ve gönül kırmadan geleceği kurmak olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, gök kubbede hoş bir seda bırakmanın peşinde olduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, lafla, lafazanlıkla, polemikle değil iş ve hizmet üreterek, imar ve ihya ederek gönüller kazanmanın derdinde olduklarını vurgulayarak, “Nereye giderseniz bizim eserlerimizi görürsünüz. Yerel yönetimler vasıtasıyla Gaziantep’e yaptığımız hizmetler zaten çok büyük takdir topluyor. Hükûmet olarak da Gaziantep’e sayısız eser, proje ve yatırım kazandırdık” şeklinde konuştu.
Son 22 yılda Gaziantep’e toplam 1 trilyon 260 milyar lira değerinde yatırım yaptıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri paylaştı: “Adalette 33 milyar lira, eğitimde 80 milyar lira, gençlik ve sporda 3,5 milyar lira, sosyal yardımlarda 97 milyar lira, sağlıkta 34 milyar lira, çevre ve şehircilikte 731 milyar lira şehrimize yatırım yaptık. Ayrıca 88 milyar lira tutarındaki yatırımlarımıza devam ediyoruz. Ulaştırmada 107 milyar lira, tarım ve ormanda 61 milyar lira, sanayi ve teknolojide 9 milyar lira yatırım ve 21 milyar lira gerçekleştirilen yatırımlara sağlanan destek. Enerjide 62 milyar lira, kültür ve turizmde 61 milyar lira, çalışma ve sosyal güvenlikte teşviklerle birlikte 17 milyar lira tutarında proje, eser ve hizmet kazandırdık.”
İslahiye Spor Salonu, Türkiye Olimpiyatlara Hazırlık Merkezi ve Spor Salonu’nun inşasının yüzde 90’ının tamamlandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’teki 11 millet bahçesi projesinden altısının tamamlandığını, dördüünün proje çalışmasının devam ettiğini söyledi.
“GAZİANTEP’TE YEREL VE YATAY MİMARİYLE YAPILACAK 50 BİN KONUTLUK YENİ BİR ŞEHİR KURUYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 300 yataklı Gaziantep Çocuk Hastalıkları Hastanesi, 400 yataklı Gaziantep Nizip Devlet Hastanesi ve 300 yataklı 25 Aralık Devlet Hastanesi’nin ek binasının yapımının sürdüğüne işaret ederek, “TOKİ vasıtasıyla ülkemizin en büyük ve en kapsamlı şehir projesi olan Gaziantep Kuzeyşehir Projesi’ni başlattık. Gaziantep’te yerel ve yatay mimariyle yapılacak 50 bin konutluk yeni bir şehir kuruyoruz” ifadelerini kullandı.
“Dörtyol ile Hassa arası 20 kilometre uzunluğunda Amanos Dağları’nın altında bir adet demir yolu ve iki adet otoyol tünelinin yapılması önem arz ediyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun ihalesinin yapıldığını, en kısa sürede inşaatına başlanacağını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gaziantep-Osmaniye-İncirlik-Adana-Mersin Hızlı Tren Proje’mizin yapım çalışmaları etap etap devam ediyor. Proje tamamlandığında Gaziantep ile Mersin arası 2 saat 15 dakikaya inecek. Etüt çalışmaları devam eden Şanlıurfa-Gaziantep Hızlı Tren Proje’mizle, Gaziantep hem doğusuyla hem de batısıyla hızlı trenle bağlanmış olacak. Allah ömür verdikçe daha nice yatırımları şehrimize kazandırmaya devam edeceğiz. Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin, Rabb’im yar ve yardımcımız olsun. Anahtarlarını teslim ettiğimiz yeni yuvalarımızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konutların yapımında emeği geçenlere teşekkür etti.
Törenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremzede bir ailenin çay davetini kabul ederek evine konuk oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirdeki programı kapsamında Şahinbey Belediyesi tarafından yaptırılan Gaziantep Şahinbey Millet Kütüphanesi’nin açılışını yaptı.
Şahinbey Millet Kütüphanesi’nin hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7’den 77’ye herkesin dolup taşacağı bir mekân olması temennisiyle, Ya Allah Bismillah” diyerek kurdeleyi kesti.
Emine Erdoğan, “Doha Forum 2024” kapsamında düzenlenen Filistin oturumunda yaptığı konuşmada, “Tam 14 aydır, örgütlü bir zalimliğin, insanlığın ortak vicdanına, insan olmanın haysiyetine gerçekleştirdiği en acımasız saldırılardan birisine tanıklık ediyoruz. ‘Meşru müdafaa’ adı altında genci yaşlısı, kadını erkeği; Hristiyan, Müslüman ayırt etmeksizin bir ülke, milleti ve kültürüyle topyekûn tarihten silinmeye çalışılıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen, “Doha Forum 2024” kapsamında düzenlenen, “Filistin İçin Tek Yürek: İşgalin ve Soykırımın Karanlığında Umudu Koruma” oturumuna katılarak bir konuşma yaptı.
Emine Erdoğan konuşmasında, Filistinli çocukların Al-Şifa Hastanesi’nin önünde düzenledikleri basın toplantısıyla dünyaya “yaşamak istiyoruz, bizi koruyun” çağrısı yapmalarının üzerinden tam 395 gün geçtiğine dikkati çekti.
Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu’nun Gazze’yi “çocuk mezarlığı” olarak tanımlamasının üzerinden ise 407 gün geçtiğini anımsatan Emine Erdoğan, “Güvenli bölge denilen Refah’ta yerinden edilmiş Gazzelilerin kaldığı çadır kentin bombalanmasının ve 44 kişinin cayır cayır yanarak katledilmesinin üzerinden 195 gün geçti” ifadesini kullandı.
“BİR ÜLKE, MİLLETİ VE KÜLTÜRÜYLE TOPYEKÛN TARİHTEN SİLİNMEYE ÇALIŞILIYOR”
Filistinlilere uygulanan soykırımın bugün 428’inci günü olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle devam etti: “Tam 14 aydır, örgütlü bir zalimliğin, insanlığın ortak vicdanına, insan olmanın haysiyetine gerçekleştirdiği en acımasız saldırılardan birisine tanıklık ediyoruz. ‘Meşru müdafaa’ adı altında genci yaşlısı, kadını erkeği; Hristiyan, Müslüman ayırt etmeksizin bir ülke, milleti ve kültürüyle topyekûn tarihten silinmeye çalışılıyor. Vicdan sahibi herkes adına sormak istiyorum: 16 bini çocuk olmak üzere, 44 bin sivili vahşice katletmek, hastane, okul, ibadethane, hatta yetimhane bombalamak, hangi din veya hukuk sisteminde ‘meşru’ olabilir? Nüfusunun yarısı 18 yaş altı olan Gazze’ye, toplamda 70 bin tonu aşan bomba atarak İsrail kendisini kimden koruyor olabilir? Filistin’de bugün yaşanan hadise ne meşrudur ne de kendini savunma hakkının bir tezahürüdür. Tanımını net yapalım: İsrail’in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği ‘post-modern bir Holokost’tur.”
“BU İŞGAL, TARİHİN EN KARANLIK SOYKIRIMLARINDAN BİRİSİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Neredeyse bir asırdır, Filistin halkının sistematik bir hırsızlığa, insanlık dışı bir ayrımcılığa ve bitmek bilmeyen bir işgale maruz kaldığına dikkati çeken Emine Erdoğan, “Son bir yıldır bu işgal, tarihin en karanlık soykırımlarından birisine dönüşmüş durumda. İsimler, hayatlar her gün artan farklı sayılar arasında kaybolup gidiyor” dedi.
“Saldırıların sürekli artan şiddeti ve buna karşı kayıtsızlık, bizi bu kötülüğe yavaş yavaş alıştırıyor” ifadesini kullanan Emine Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Her yeni kayıp, geçilemeyeceğini düşündüğümüz bir başka etik sınırı daha geride bırakıyor. Üstelik hepsi, tüm dünyanın gözleri önünde oluyor. Bugün tanık olduğumuz soykırım, tarihte ilk kez kurbanları tarafından, olur da bir yerden yardım gelir ümidiyle naklen dünyaya aktarılıyor. Bu apaçık gerçeklik karşısında, kendisini hümanist değerlerin savunucusu olarak gören tırnak içinde medeni dünya, olanlara göz yumuyor. Bu soykırımı ve suçlularını aklamak için tüm insani, hukuki ve dini ilkelerini ayaklar altına alabiliyor. Dahası ekonomik yardım ve silah desteği ile bu soykırıma açıkça ortak oluyor. Oluşturduğu korku iklimi ve yalan siyasetiyle Siyonizm, barışa dair tüm umutları yok etmeye çalışıyor. Antisemitizm yaftası, adeta bir silah gibi, bu vahşete sesini çıkarmak isteyen herkese doğrultuluyor. Tarafsızlık iddiasında olan büyük medya platformları, İsrail yanlısı içerikleri öne çıkarırken, zulmü bir hakikat olarak gözler önüne seren paylaşımları pervasızca kaldırıyor.”
“FİLİSTİN’DE TANIK OLDUĞUMUZ ŞEY BİR SAVAŞ DEĞİL”
“Filistin’de tanık olduğumuz şey bir savaş değil. Bu, sadece en güçlü ve zalim olanın hayatta kaldığı, öteki hayatların kolayca harcanabildiği bir dünya düzenini kabul ettirme çabası” açıklamasını yapan Emine Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “İnsanlık olarak sahip olduğumuz tüm kutsalların kirletilebildiği, tüm müşterek değerlerin yozlaştırılabildiği, bir grup insanın çıkarı için kalan herkesin ve her şeyin değersizleştirilebildiği keyfi bir sistemin zorla dayatılması. Küçük bir ideolojik azınlığın gerçeklikten kopuk planlarını işletmek için kurduğu bu bencil düzeni her şeyden önce bir insan, bir Müslüman olarak reddediyorum.”
Bu saldırgan tahakküm karşısında, dünyanın içinde bulunduğu utanç verici acziyet ve ikiyüzlü siyasetin kabul edilemez bir seviyede olduğuna işaret eden Emine Erdoğan, “İsrail’in meşru müdafaa hakkını dokunulmaz bir kutsal gibi savunan Batılı ülkelerin, bu uğurda katledilen onbinlerce Gazzeli masum karşısındaki sessizliğinden ne anlamamız gerekiyor? İnsan Hakları Beyannamesinde ve uluslararası birçok sözleşmede hakları koruma altına alınmış ‘insan’ tanımı, sadece Batı’nın belirlediği sınırlar içindekileri mi kapsıyor? Unutmayalım ki, sonraki nesillerin ibret alacağı bir tarih yazılırken, durduğumuz nokta bizleri tanımlayacak” diye konuştu.
Bunun bir emanet ve miras meselesi olduğuna dikkati çeken Emine Erdoğan, “Devraldığımız küresel insani değerler emanetine ne pahasına olursa olsun sahip çıkabilme ve ardımızda daha adil bir dünya miras bırakabilme meselesi. Dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun, insanı merhametle kucaklayan, özü itibarıyla değerli gören bir inanç ve medeniyeti savunma ve yüceltme meselesi” değerlendirmesini yaptı.
“Filistin için tek yürek olan bizler, tüm insanlığı manevi çocukları kabul eden, Hz. İbrahim’in mirasına sımsıkı sarılıyoruz” ifadesini kullanan Emine Erdoğan, “O, ‘İlahi azabı hak etmiş şehirlerde bile en azından 10 masum bulunur’ diyen, eşsiz bir önderdi. Hz. İbrahim ve diğer tüm peygamberlerimiz başta olmak üzere, bütün iyilik öncülerinin, kendilerini adadıkları barış ve selamet yolunu izliyoruz” dedi.
Filistin’e bakıldığında, bugünkü yıkım ve gözyaşının ötesindeki, binlerce yıllık medeniyetin izlerinin, eşsiz kültürünün ve doğasının görülmesi gerektiğine işaret eden Emine Erdoğan, “Bunun için, unutturmaya çalıştıkları gerçek Filistin’i, 1945, hatta 1900’ler öncesindeki tarihiyle öğrenmeyi, hafızalarımızda canlı bir şekilde yaşatmayı bir görev bilmeliyiz. Zira bu tarihten öğrenecek çok şeyimiz var” ifadesini kullandı.
Emine Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu: “Gazzeliler onurlu direnişiyle, zalim karşısında yılmayan, vakar duruşlarıyla hepimize unuttuğumuz faziletleri hatırlatıyor. Kurumuş kalplerimize ruh kazandırıyor, vicdanlarımızı güçlendirerek doğruyu yanlıştan ayırt edebilen birer pusulaya dönüştürüyor. Bugün dünyanın her yanındaki mitinglerle şahit olduğumuz uyanış, yeni bir dünyanın doğuşunu da müjdeliyor. Bu yüzden, belki de en önemlisi Gazze, soykırım ve işgalin kararttığı hayatlarımızı umudun ışığıyla aydınlatıyor. Umut, yalnızca bir his değildir, umut etmek, bir tercihtir. Her sabah kalkıp, her şeye rağmen yeniden, yine aynı şevk ve cesaretle aydınlık bir geleceğe inanmayı seçmektir. Ailesini kaybeden, evinden sürülen, kimliğinden eşyasına sahip olduğu her şeyi yağmalanan Gazzelilerin her şeye rağmen taşıdıkları umut, bizi ayakta tutuyor.”
Geçen yıl 15 Kasım’da, İstanbul’da, lider eşleriyle yaptıkları “Filistin için Tek Yürek” olma çağrısını buradan bir kez daha yinelemek istediğini belirten Emine Erdoğan, “Gelin, bu umut etrafında birleşelim ve ortak gücümüzü etkili bir eyleme dönüştürelim. Bugün hâlâ kurtarabileceğimiz masumlar için, hemen şimdi, ama’sız, niye’siz bir ateşkes çağrımızı daha da yüksek haykıralım” dedi.
“GAZZE’YE EN FAZLA YARDIM GÖNDEREN ÜLKE KONUMUNDAYIZ”
Türkiye’nin gerek Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması gerekse Filistin’in bağımsız bir devlet olarak var olması için diplomatik çabalarını sürdürdüğünü vurgulayan Emine Erdoğan, “88 bin ton insani yardımla Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülke konumundayız” dedi.
Bu noktada, Katar’ın arabuluculuk ve ateşkes çabalarındaki rolünü çok önemli bulduklarını ve takdir ettiklerini dile getiren Emine Erdoğan, “Diplomasi ve diyalogun merkez noktası hâline gelen Doha Forum’un bu seneki buluşmalarının hayırlara vesile olmasını diliyor, programda emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum” ifadesini kullandı.
Emine Erdoğan, konuşmasını İsrail tarafından şehit edilen, Gazze İslam Üniversitesi Profesörü Yazar ve Şair Rifat Alerir’in şiirinden “Eğer ölmem gerekiyorsa, Sen yaşamalısın, hikayemi anlatmak için. Eğer ölmem gerekiyorsa, dilerim umut getirsin, dilerim, bir hikaye olsun” alıntısıyla tamamlarken, “Profesör Rifat’ın, kurtaramadığımız yavrumuz Hind Recep’in, dedesinin kollarında can veren Riim’in ve nicelerinin hikayesi hepimize emanet. Filistin’in hikayesi, bizim ortak mirasımız. Sayıların ve savaşın ötesindeki Filistin’e ve Filistinlilere sahip çıkma cesareti gösteren herkesi yürekten selamlıyorum” dedi.
Filistin meselesini sürekli gündemde tutan ve her platformda dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, geçen yıl 15 Kasım’da İstanbul’da pek çok ülkeden devlet ve hükûmet başkanlarının eşlerini ağırlamıştı.
Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde ev sahipliğini yaptığı, 15 devlet ve hükûmet başkanı eşi ve özel temsilcilerin katılımıyla düzenlenen “Filistin İçin Tek Yürek” temalı zirvede konuklara hitap etmişti.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.