Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Türk demokrasisi, yeni ve sivil bir anayasayı ülkemize kazandırarak darbe geleneği ile hesaplaşmasını tamamlamalıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. 81 vilayetimizin yanı sıra dünyanın farklı ülkelerinde bizleri takip eden tüm vatandaşlarımı buradan saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu salondaki genç kardeşlerimizle birlikte tüm gençlerimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tekrar tebrik ediyorum. Millî Mücadele’de şehit düşenler başta olmak üzere yaklaşık bin yıldır vatan topraklarının müdafaası ve muhafazası uğrunda can veren bütün kahramanları rahmetle yâd ediyorum. Gazilerimizden hayatta olanlara sağlık ve afiyet temenni ediyorum. İstikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimiz için gece gündüz demeden koşturmaya devam ediyoruz.
Son kabine toplantımızdan bu yana çalışma takvimimiz yine yoğundu. Komşu ülkelerden hükûmet ve devlet başkanlarını ülkemizde ağırladık. Kuveyt Emiri Mişal el Ahmed el Cabir el Sabah’ın ziyaretiyle diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 60. yıl dönümünü manasına uygun şekilde idrak ettik. Kardeşim el Sabah’ın Arap dünyasından sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması ilişkilerimize verilen ehemmiyeti gösteriyordu. İmzaladığımız altı yeni anlaşmayla iş birliğimizi bir adım öteye taşıdık. Kuveyt ile ticaret hacmimizi inşallah 5 milyar dolara çıkarmak istiyorum.
“KALICI BARIŞA ULAŞILMASI İÇİN HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERECEĞİZ”
Azerbaycan Başbakanı Asadov’u tek millet, iki devlet şiarıyla hareket ettiğimiz can Azerbaycan’a desteğimizi yeniledik. Azerbaycanlı kardeşlerimizin Kahramanmaraş’ta inşa ettirdiği deprem konutlarının yapımı devam ediyor. Bu konutlara aramızdaki sarsılmaz kardeşlik bağının bir sembolü olarak bakıyoruz. Azerbaycan’ın Karabağ zaferi sonrasında Ermenistan ile yürüttüğü barış görüşmelerini de yakından takip ediyoruz. Son olarak, 30 yıldır işgal altında bulunan dört köyün Azerbaycan’a iadesi konusunda mutabakata varılmasını memnuniyetle karşıladık.
Güney Kafkasya’da yakalanan tarihî fırsatın ziyan edilmemesi gerektiğini her vesileyle vurguladık. Azerbaycanlı kardeşlerimiz barış isteyen taraf olduklarını bugüne kadar defalarca gösterdiler. Aynı uzlaşmacı tavrı Ermenistan yönetiminden de bekliyoruz. Bölgemizin istikrarsızlığından beslenen yabancı güçlerin kışkırtmalarına prim verilmemeli, oyunlarına gelinmemelidir. Türkiye olarak kalıcı barışa ulaşılması için her türlü çabayı göstereceğiz.
“MEVCUT ANAYASANIN YENİ TÜRKİYE’Yİ TAŞIMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Danıştay’ın 156. kuruluş yıl dönümünde Danıştay mensuplarımızla ve idari yargı camiamızla bir araya geldik. Adliyenin kapısını adaletin kapısı hâline dönüştürmek için son 21 yılda pek çok adım attık. Hükûmetlerimiz döneminde milletimizin takdiriyle gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri mevcut anayasanın artık kangrene dönüşmüş sorunlarını giderdi. Yamalı bohçaya dönüşen 1982 Anayasası ile ağır aksak bugünlere kadar gelebildik.
Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü üzülerek ifade ediyorum, darbe anayasasıyla karşıladık ve geçirdik. Bunu Türk siyaseti adına bir eksiklik olarak gördüğümü daha önce de dile getirdim. Ne yaparsak yapalım anayasaya darbecilerin zerk ettiği vesayetçi ruhu ortadan kaldıramadık. Karşımızda insicamı bozulmuş, bütünlüğü kaybolmuş, ileri demokrasi ve radikal vesayetin izlerini aynı anda taşıyan bir anayasa bulunuyor. Bu hakikati sadece biz değil, hukukçular da sık sık ifade ediyor.
Gelinen aşamada şunu çok net görebiliyoruz: Mevcut anayasanın yeni Türkiye’yi taşıması mümkün değildir. Muhalif, muvafık fark etmeksizin 85 milyon olarak yeni yüzyılda yeni anayasa ülküsünü gerçeğe dönüştürmemiz gerektiğine inanıyorum. Biz bunu kendimiz için istemiyoruz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var, milletimizin buna ihtiyacı var. Gelecek nesiller özgürlükçü bir anayasayla yönetilmeyi hak etmektedir.
“ÜLKEMİZİN MÜREFFEH GELECEĞİ İÇİN KONUNUN TAKİPÇİSİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Siyaset kurumu sivil anayasa yapabilecek kudrete, toplumsal teslimiyete ve temsiliyete, olgunluğa sahiptir. Türk demokrasisi, yeni ve sivil bir anayasayı ülkemize kazandırarak darbe geleneği ile hesaplaşmasını tamamlamalıdır. Danıştay programı ve ardından meclis grup toplantımızda yeni anayasaya dair perspektifimizi ortaya koyduk. Yeni anayasa sadece siyasetin konusu da değildir. Sivil toplumun, akademinin, baroların, gazetecilerin ve darbelerin mağdur ettiği tüm kesimlerin de süreci sahiplenmesini arzu ediyoruz. Ülkemizin ve milletimizin müreffeh geleceği için konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
“TÜRKİYE’NİN TARİH YAZDIĞI ALANLARIN BAŞINDA SAVUNMA SANAYİ VARDIR”
Türkiye’nin tarih yazdığı alanların başında hiç kuşkusuz savunma sanayi vardır. 2002 yılında yüzde 80 oranında dışa bağımlıyken, bugün savunma ihtiyaçlarımızın neredeyse tamamını yerli ve millî imkânlarla karşılıyoruz. Kendimizle birlikte dost ve kardeş ülkelerin de taleplerini tedarik etmeye başladık. Bundan 10 sene önce 1,2 milyar dolar olan savunma ihracatımız, 4,5 kat artışla 2023 yılında 5,5 milyar dolara yükseldi.
Geçen sene 185 ülkeye 230 çeşit savunma sanayi ürünü ihraç ettik. TB2, Akıncı, Anka ve Aksungur silahlı insansız hava araçlarımız ile SİHA teknolojisinde dünyada ilk üç ülke arasındayız. Şu an Afrika’dan Avrupa’ya 50’den fazla ülke Türk şirketlerinin ürettiği insansız hava araçlarını kullanıyor. İnsansız hava araçları sadece askeri alanda değil, tabii afetlerde, arama kurtarma faaliyetlerinde de kritik rol oynuyor.
Manavgat’taki orman yangınından 6 Şubat depremlerine kadar pek çok afette İHA’ların ne kadar büyük bir imkân olduğunu bizzat tecrübe ettik. İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi ve beraberindeki heyetin vefat ettiği helikopter kazasında İHA’ların önemi bir kez daha ortaya çıktı. Bayraktar Akıncı İHA, İranlı kardeşlerimizin talebi üzerine arama kurtarma çalışmalarında aktif görev üstlendi. Akıncı, zorlu hava şartlarına rağmen bölgede 7,5 saat arama tarama faaliyeti yaparak toplam 2 bin 100 kilometrelik uçuş gerçekleştirdi. Görevini başarıyla tamamladıktan sonra da ülkemize döndü.
Savunma sanayimizin ülkemizdeki belli çevreler tarafından sık sık hedefe konulduğunu biliyoruz. Tüm itibar suikastlarına rağmen özveriyle çalışan savunma şirketlerimize ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
“DENİZ KURDU-2 TATBİKATI’NDA SAVUNMA KABİLİYETİMİZİ BİR KEZ DAHA İZLEME FIRSATI BULDUK”
Bugün savunma sanayinde 3 bin 500’den fazla firmamız, 80 bini aşkın personeliyle Türkiye için, bizim için çalışmaya devam etmektedir. 7-18 Mayıs arasında icra edilen Deniz Kurdu-2 Tatbikatı’nda savunma kabiliyetimizi bir kez daha izleme fırsatı bulduk. Silahlı Kuvvetlerimiz karada, denizde ve havada vatanımızın güvenliğinin teminatı olmayı sürdürüyor. Donanmamız, mavi vatanın savunmasının yanı sıra dünya denizlerinde bayrağımızı dalgalandırarak küresel barış ve istikrara da katkı sunuyor. Tatbikatın planlanması ve icrasında emeği geçen tüm komutanlarımızı ve askerlerimizi tebrik ediyorum. Rabb’im, Mehmetçiklerimizi her zaman ve her yerde muhafaza ve muzaffer eylesin diyorum
“YUNANİSTAN İLE KATETTİĞİMİZ MESAFE BÖLGEMİZDEKİ DİĞER ÜLKELER İÇİN DE ÖRNEK TEŞKİL ETMELİDİR”
Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis’in ülkemize yaptığı resmî ziyaret ilişkilerimizde yeni sayfa açma irademizin en son göstergesi oldu. Üçüncü tarafların müdahalesine gerek duymadan komşuluk hukuku çerçevesinde Yunanistan ile temaslarımızın artmasından memnunuz. Elbette birkaç görüşmeyle her sorunu çözecek değiliz ama ortak menfaatlerimizin olduğu hususlarda uzlaşma zemini aramaktan da imtina etmeyeceğiz. Bunun sabır ve dirayet gerektiren bir süreç olduğunun bilincindeyiz. Sayın Miçotakis’in de bizimle aynı hissiyatı paylaştığını görüyoruz. Risklerin farkında olarak inşallah, süreci kararlılıkla ilerleteceğiz. Yunanistan ile kısa sürede katettiğimiz mesafe bölgemizdeki diğer ülkeler için de örnek teşkil etmelidir. Türkiye uzatılan hiçbir eli havada bırakmaz, bırakmayacaktır. Karşılıklı saygı ve anlayış temelinde çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.
Bir diğer komşumuz Gürcistan ile iş birliğimizi geliştirme irademizi de Sayın Başbakan’ın ve heyetinin ziyaretinde bir kez daha ortaya koyduk. Organize suç şebekeleriyle ve FETÖ’yle mücadelede Gürcistan’ın bundan sonra daha fazla desteğini almayı ümit ediyoruz. Sayın Başbakan’ın da bizimle hemfikir olduğunu görmek bizim için son derece anlamlıydı.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Ankara’da ziraat odalarımızın ve kooperatiflerimizin temsilcileriyle bir araya geldik. Ertesi gün 80. genel kurulu münasebetiyle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyelerimizle kucaklaştık, hasbihal ettik. Lonca teşkilatının mirasçısı ve 21. yüzyılın ahileri olan kardeşlerime Türkiye ekonomisine yaptıkları katkılar için teşekkür ediyorum
Cuma günü açıkladığımız Ziraat Bankamızın tarım sektörüne sağlayacağı yeni kredi tutarlarının hayırlı olmasını diliyorum. Kim ne derse desin biz çiftçimizin, üreticimizin alın teriyle topraklarımızı bereketlendiren tarım emekçilerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz.
Ne mutlu bizlere ki aileye değer veren, aile yaşantısını önemseyen, aileyi mukaddes sayan bir kültüre, böyle bir köklü geleneğe sahibiz. İnsanımızın aileye atfettiği önem, anayasamızın 41. maddesinde de yerini almıştır. “Aile, Türk toplumunun temelidir” tespitini yapan anayasamız, devletin aileyi koruma görevlerini tek tek sıralamıştır.
Alkol, içki, uyuşturucu gibi doğrudan insan sağlığını ve aileyi tehdit eden belalarla mücadeleden anne ve çocukların korunmasına kadar geniş bir yelpazede devletin sorumlulukları ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir. Ailelerimizin, aile yapımızın, aile değerlerimizin muhafazası bizim için vazgeçilmezdir. Aile, kültür emperyalizmine karşı en sağlam kalemizdir.
Fakat son yıllarda aileye yönelik tehditlerin giderek arttığını müşahede ediyoruz. Kitle iletişim araçlarının ailevi değerleri göz ardı eden yayınları, ahlaki ve kültürel yozlaşma sürecini beraberinde getiriyor. Küreselleşmeyle birlikte çeşitlenen arızi durumlar toplumun çekirdeği olan aileyi pek çok riskle yüz yüze bırakıyor.
“NÜFUS, MİLLET OLARAK EN BÜYÜK GÜCÜMÜZDÜR”
Dünyanın birçok bölgesinde artık toplumlar yaşlanıyor. Yalnız yaşamayı tercih eden birey sayısı ve boşanma oranları artarken evlilik oranları, buna bağlı olarak hane başına düşen çocuk sayısı azalıyor. Çocuk sahibi olmak aileler için sürekli ertelenen bir durum hâline geldi. Evlilikler ve doğurganlık hızı azalırken tek ebeveynli ya da parçalanmış ailelerin sayısı günden güne çoğalıyor.
Aile sıcaklığını tatmak, ailenin koruyucu şemsiyesi altında büyümek daha da zorlaşıyor. Bu küresel trendden maalesef biz de olumsuz etkileniyoruz. Bunu geçtiğimiz hafta açıklanan TÜİK verilerinde bir kez daha gördük. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2023 yılı doğum istatistikleri endişe vericidir. Buna göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2023 yılında 1,51’e gerilemiştir. Yani nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altındayız.
Bu, açık söylüyorum, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir. Mevcut durum ülkemiz için tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır. Biz bu tabloyu gördüğümüz için biliyorsunuz sürekli üç çocuk tavsiyesinde bulunuyorduk. Tavsiyemizden dolayı pek çok kez eleştiriye uğradık. Maalesef zaman öngörülerimizde bizi haklı çıkardı. En az üç çocuk çağrımızın önemi bugün daha iyi anlaşılıyor. Şunu bir defa idrak etmemiz gerekiyor: Nüfus, millet olarak en büyük gücümüzdür ve bunu korumak zorundayız. Önümüzdeki dönemde inşallah bu konuda daha kararlı olacağız.
Sadece boşanma ve evlilikten uzaklaşma değil, küresel cinsiyetsizleştirme projeleri de aileyi tehdit ediyor. Çok uluslu şirketler, kurumlar ve belli başlı devletler cinsiyetsizleştirme projelerini alenen destekliyor. Bu akımları fonlayanların amacının hak ve özgürlük olmadığını biliyoruz. Sapkın akımların meşrulaştırılmasına itiraz etmenin siyasi ve ekonomik maliyeti giderek yükseliyor. Küresel dayatmanın en bariz olduğu alanların başında cinsiyetsizleştirme politikaları geliyor.
Bunun dünyada nasıl vahim boyutlara ulaştığına önceki hafta düzenlenen Eurovision yarışmasında bir kez daha şahit olduk. Özgürlük maskesi altında rol model olarak gençlere takdim edilen tuhaf tiplerin toplumsal yozlaşmanın Truva atları olduğu açıktı. Bu tür uluslararası etkinliklerde giyimiyle, tavrıyla, sözleriyle normal bir insana rastlamak neredeyse imkânsız hâle geldi. Bunun bilinçli bir politika olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor. Türkiye’yi son 12 yıldır bu kepazelikten uzakta tutarak ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi daha iyi kavrıyoruz. Biz aynı çizgide kalmaya devam edeceğiz.
Burada dikkatlerimizden kaçmayan bir hususu da dile getirmek isterim. Ülkemizde 31 Mart seçimleriyle el değiştiren bazı yerel yönetimlerin ilk icraatlarından biri görüyoruz ki içki tüketiminin yaygınlaştırılması oluyor. Milletin onca derdi, beklentisi ve talebi varken bu politikaları düşündürücü olduğu kadar kaygı verici buluyorum. Kimse kusura bakmasın, belediyelerin görevi kamusal alanda içkiyi özendirici işler yapmak, gazetecileri özel uçaklar tutup şarap festivallerine götürmek değil insanları alkol belasından uzak tutmaya çalışmak olmalıdır.
Biz bunların hiçbirini masum adımlar olarak değerlendirmiyoruz. Aile müessesesiyle bireyin ruh ve vücut sağlığını tehdit eden her türlü politikanın karşısındayız. Nesli ifsat edici girişimlere de müsamahayla yaklaşmayacağız. Güçlü aile yapısının tesisi için üzerimize düşen her görevi sorumluluk bilinciyle adım adım, fert fert planlayarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü vesilesiyle yayınladığımız ‘Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’ işte bu hassasiyetimizin yeni bir sembolüdür. Vizyon belgesi ve eylem planının hazırlık sürecinde tüm paydaşların katkısını almaya gayret ettik.
Eylem planımızda beş stratejik amaç belirledik. Bu stratejik hedeflere ulaşmak için eylem planında yer alan 100 faaliyetin yakından takipçisi olacağız. Vizyon belgesi ve eylem planının tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesi noktasında tüm kurumlarımızın gerekli katkıyı yapmalarını bekliyorum.
Asrın felaketi olan 6 Şubat depremlerinde 680 bini konut, 170 bini iş yeri olmak üzere toplam 850 bin bağımsız bölüm kullanılamaz hâle gelmişti. Deprem bölgesinin yeniden imarı için 2024 yılı bütçesinde 1 trilyon liranın üzerinde kaynak aktardık. Geçtiğimiz sene de aşağı yukarı aynı tutarda bir harcama yapmıştık. Depremzedelerimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için canla başla çalışıyoruz.
Deprem bölgesinde yürütülen faaliyetleri çok yakından takip ediyorum. Bugünkü kabine toplantımızda Çevre ve Şehircilik Bakanımızın bölgedeki son duruma dair kapsamlı sunumunu dinledik. Çalışmaların hızlandırılması noktasında gerekli talimatlarımızı verdik. Yaz aylarında birlikte inşallah, inşaatlar daha seri bir şekilde tamamlanacak. Bugüne kadar 412 bin 682’si konut, 38 bin 615’i ticarethane olmak üzere 451 bin 297 bağımsız bölümün büyük kısmının ihale süreci bitti ve inşa faaliyetlerine başlandı. Toplam bin 240 şantiyede 110 bin kişilik işçi ordumuzla 7-24 sahadayız. Ayrıca, 4 bin 300’den fazla köyde köy evi inşa ediyoruz.
Şubat ve mart aylarında 76 binden fazla afet konutunu vatandaşlarımıza teslim ettik. Yapımı biten konut ve köy evlerimizi her ay 10-15 bin olmak üzere etap etap teslim edeceğiz. Yıl sonuna kadar 200 bin konutu teslim etmeyi hedefliyoruz. İnşallah, 2025 yılının son aylarına doğru da bütün hak sahiplerine konut ve iş yerlerini teslim etmiş olacağız.
Yerinde dönüşüm projesine başvurular 256 bine ulaştı. Proje kapsamında 28 binden fazla vatandaşımız işlemlere başladı. Depremzede şehirlerimizde yapılacak içme suyu, atık su, kanalizasyon, arıtma tesisi gibi altyapı projeleri için İlbank aracılığıyla yerel yönetimlere 64 milyar liralık hibe desteği sağlıyoruz. Şu an projelendirme çalışmaları sürdürülüyor.
Bu yaz itibariyle altyapı çalışmalarına başlayacağız. Deprem bölgelerimizi yeniden ayağa kaldırıncaya kadar inşallah, gecemizi gündüzümüze katacağız, koşturacağız, süreci anbean takip edeceğiz.
Bakanlığımız denizaltı biyoçeşitliliğini, koylarımızın temizliğini ve deniz suyu kalitemizi korumak üzere harekete geçiyor. Göcek-Mapa-Şamandıra projesiyle 805 kilometrekarelik alan pilot bölge ilan edildi. İnşallah, bununla denizlerin ormanları olan deniz çayırlarının korunmasını sağlayacağız.
“İRAN HALKINA, DEVLETİNE, HÜKÛMETİNE EN SAMİMİ TAZİYELERİMİ İLETİYORUM”
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı kardeşim Sayın İbrahim Reisi ve beraberindeki heyet üyelerinin vefatından derin üzüntü duyduk. Helikopter kazasında hayatını kaybeden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti adına kardeş İran halkına, devletine, hükûmetine en samimi taziyelerimi iletiyorum. Kabine toplantımız esnasında Cumhurbaşkanı Vekili Sayın Muhammed Muhbir ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Telefon görüşmemizde de taziyelerimizi kendilerine ifade ettik. İran bizim sınır komşumuz, İran halkı da bizim kardeşimizdir. Asırlardır aynı coğrafyayı paylaşıyor, barış içinde yan yana çalışıyoruz. Ticaretten enerjiye, ulaştırmadan turizme, güvenlikten terörle mücadeleye geniş bir yelpazede çok boyutlu iş birliklerimiz var. İran’ın Filistin davasına verdiği güçlü desteği her zaman takdirle karşıladık.
Bölgemizdeki sorunların çözümünde de Astana sürecinden itibaren İran ile yakın diyalog içindeydik. İran’a karşı uygulanan tek taraflı yaptırımlara katılmayarak komşuluk hukukumuzun gereğini yerine getirdik. İran Cumhurbaşkanı merhum Reisi’yi en son 24 Ocak’ta Ankara’da ağırlamış, imzaladığımız 10 yeni anlaşmayla ilişkilerimizi ileriye taşımıştık.
Bugüne kadar en sıkıntılı zamanlarında Türkiye İranlı kardeşlerine samimi destek vermiş, bu konuda tavizsiz bir duruş sergilemiştir. Helikopter kazasından sonra İran makamlarıyla temasa geçerek arama kurtarma çalışmalarına katkı vermek için tüm imkânlarımızı seferber ettik. Bundan sonra da aynı hissiyatla hareket edeceğiz. Kabine toplantımızda İran halkının yaşadığı derin acıyı paylaşmak üzere ülkemizde bir günlük millî yas ilan edilmesini kararlaştırdık. İranlı kardeşlerimizin tekrar başı sağ olsun diyoruz.
Geçen hafta büyük bir sel felaketiyle sarsılan Afganlı kardeşlerimize tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Bu zor günlerinde Afgan halkıyla dayanışmamızı göstermek için ilk etapta bir kargo uçağı dolusu yardım malzemesini Afganistan’a gönderdik. Toplam 24 tonu bulan yardım malzemelerimiz cuma günü Mezar-ı Şerif Havalimanı’na ulaştı. Şimdi de bölgeye 43 vagondan oluşan bir yardım treni gönderiyoruz. Afganistan 20. AFAD iyilik trenimizin yüklemesi dün tamamlandı. Gümrük işlemlerinden sonra inşallah, yarın bölgeye sevk edeceğiz. İyilik trenimize malzeme desteği veren tüm kurumlarımızı, vakıflarımızı, derneklerimizi, gönüllü kuruluşlarımızı canıgönülden tebrik ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, restorasyonu tamamlanan Kireçburnu Gümrükçü İshak Ağa Camii’nin açılışını gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyonu tamamlanan Sarıyer’deki Kireçburnu Gümrükçü İshak Ağa Camii’nde cuma namazını kıldı.
Namazın ardından caminin açılışını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Hz. Muhammed’in güneşin doğduğu en hayırlı gün olarak nitelendirdiği cuma gününü tebrik ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet-i Aliyye’de gümrük eminliği başta olmak üzere pek çok farklı vazifede bulunan ve caminin de banisi olan merhum İshak Ağa’yı rahmetle, şükranla yâd ettiğini belirtti.
Sırtını iki asırlık maziye yaslayan kıymetli ibadethanenin yapımında emeği geçen tüm büyükleri, caminin tüm hamilerini de minnetle andığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaşadığı dönemde dördü Beykoz’da biri ise burada beş adet çeşmeyi İstanbulluların istifadesine sunan merhum İshak Ağa, Boğaz’ın gerdanına bir inci gibi kondurduğu bu güzel camiyi de milletimize kazandırmıştır. Aslına uygun olarak inşa ve restore edilen Gümrükçü İshak Ağa Cami’miz 304 metrekare kapalı alana sahiptir. Fevkani mescit olarak düzenlenen camimizde 120’si alt katta, 170’i ise üst katta olmak üzere aynı anda 290 kişi ibadet edebilecektir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun ve titiz bir çalışmanın eseri olarak yeniden İstanbulluların hizmetine sunulan Gümrükçü İshak Ağa Camii’nin hayırlı uğurlu olmasını temenni etti.
Hayırseverler başta olmak üzere caminin yapımında görev alan yüklenici firmaya, işçi, mimar ve mühendislere şahsı ve milleti adına teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu güzel camide kılınacak namazların, edilecek duaların, okunacak ezanların ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından düzenlenen, “Uluslararası Aile Forumu”nun gala yemeğine katıldı.
Gala yemeğinde konuşan Emine Erdoğan, Uluslararası Aile Forumu’nda katılımcılarla bir araya gelmekten büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.
Bu anlamlı buluşmaya gösterilen yoğun ilginin son derece umut verici olduğunu kaydeden Emine Erdoğan, “İnanıyorum ki derdimiz de tasamız da ortak. Hepimiz, aileye yönelik tehditlerin fazlasıyla arttığı günümüzde onu korumak arzusundayız” diye konuştu.
Emine Erdoğan, tam da bu nedenle forumun, bu ortak gayelerini gerçekleştirmek için güçlü bir dayanışmanın ilk adımı olacağına inandığını belirterek, katılımcılara geldikleri için teşekkür etti, yurt dışından gelen misafirlere ise “Türkiye’ye hoş geldiniz, sefalar getirdiniz” dedi.
“AİLE TOPLUMUN EN TEMEL YAPITAŞIDIR”
Emine Erdoğan, insanın yaşam serüvenin ailede başladığını ifade ederek, “Hayatı ve hayata dair tüm kavramları, değerleri, duyguları ailede öğreniriz. Dolayısıyla aile, toplumun en temel yapıtaşıdır. Aynı zamanda çocukların okulu, hastaların şifahanesi, yaşlıların huzurlu limanı ve tüm mensuplarının en güvenli sığınağıdır. Bu anlamda aile, devletin de en önemli paydaşıdır. Çocuk eğitiminden, yaşlıların bakımına kadar nice sorumluluğu aile üstlenir” şeklinde konuştu.
Bu görevlerin toplumsal bir soruna dönüşmeden aile içinde yerine getirildiğini kaydeden Emine Erdoğan, şunları söyledi: “Çünkü aile birliğinin temelinde kader birliği vardır. Bunun yanında somut olmayan kültürün tüm öğeleri, gelenekler, örf ve adetler, yeni kuşaklara aile yoluyla aktarılır. Böylece medeniyet mirası korunur. Aynı şekilde, çocuklara millî kimliğin kazandırılması da ailede gerçekleşir. Nasıl ki bir çiçeği çoğaltmak için dalı suda köklendiriyorsak, aile de medeniyet mirasının köklendirildiği kadim bir sudur. Aile dimdik ayakta kalır, sağlığını, mukavemetini korursa, toplum da dirayetli olur.”
Emine Erdoğan, bu yüzden toplumların kaderinin, aile kurumunun kaderine bağlı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Fakat sizler de biliyorsunuz ki aileye yönelik küresel tehditlerin çemberi gittikçe daralıyor. Ailenin geleneksel yapısında çözülmeler meydana geliyor. Toplumlar bir erime potasına atılmaya çalışılıyor. Tüm bu girişimler ahlaki ve manevi değerlerimizi hedef almaktadır. Zira bizi bu olumsuz dış etkilere dirençli kılan millî kimliğimizdir. Bunun ötesinde aile kurumunu ifsat etmek isteyen mekanizmaların, çocuklarımızın zihinlerini fethetme peşinde olduğunun da farkındayız. Bu, bir anlamda kaleyi içten fethetmektir.”
“AİLE TÜM DÜNYADA TOPLUMLARIN ORTAK DEĞERİ, TÜM DİNLERİN KUTSALIDIR”
Emine Erdoğan, bugün uzmanların, çocukların ekran karşısında altı saatten fazla vakit geçirdiğini söylediğini kaydederek, “Her türlü zararlı ideolojiye, aile birliğini hedef alan yaşam tarzlarına ve hatta istismara açık hâldeler. Bunun faturası dünyanın her yerinde, kendi öz kültürlerine yabancılaşmış genç nesiller olarak kesiliyor” değerlendirmesini yaptı.
Teknoloji bağımlılığının yetişkinler için de yaygın bir sorun olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle devam etti: “Her yaştan insan ‘dikkat ekonomisinin’ ürünleri hâline geldi. Gerçekten üzülerek ifade ediyorum ki toplumlar gittikçe artan bir seyirle, sosyal medya mecralarına odaklı yaşamlar kuruyorlar. Bu yüzden bazı ülkelerde insanlar hayatla yeniden bağ kursun diye ‘çevrimdışı kafeler’ açılıyor. Dijital detoks yapmak isteyenler buraya gelip, bir kitaba ya da el işine konsantre olmayı yeniden öğreniyorlar. Yüz yüze sohbet etmenin tadına varıyorlar. Sanal dünyada kaybolmadan önce, hayatın ne kadar organik ve ne kadar insani olduğunu hatırlıyorlar. İşin bu boyutlara gelmiş olması gerçekten çok üzücü, değil mi? Şu inkâr edilemez bir gerçek ki şapkamızı önümüze koymamızın, aile kurumunu destekleyecek politikaları artırmamızın vakti gelmiştir. Çünkü aile tüm dünyada, toplumların ortak değeri, tüm dinlerin kutsalıdır.”
Emine Erdoğan, bu nedenle 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ettiklerini kaydederek, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın üniversitelerden sivil topluma kadar tüm paydaşlarıyla çok yönlü çalışmalar sürdürdüğünü, evlilik yardımları, çocuk yardımları ve aileye yönelik indirimler gibi sosyal desteklerle aile birliğini güçlendirdiklerini dile getirdi.
Geçen yıl UNICEF tarafından örnek proje gösterilen “Gönül Elçileri Projesi” ile birçok çocuğun artık koruyucu ailelerinin yanında olduklarını aktaran Emine Erdoğan, “2002’de koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı 515 iken, bugün 10 bin 617 çocuğumuz sıcak yuvalarda, şefkatli kucaklarda büyüyorlar” dedi.
Emine Erdoğan, fakat aynı şeyi savaş bölgelerindeki çocuklar için söyleyemediklerini ifade ederek, “7 Ekim 2023’ten beri Filistin’de tüm fertleriyle 2 bini aşkın aile yok oldu. Onlardan geriye, yardım çağrılarını duymayan dünyaya gülümsedikleri fotoğrafları kaldı. Yalnızca bir ferdi hayatta kalan Filistinli aile sayısı ise 5 bin civarında. Aile birliğinin önemine binaen toplandığımız bu anlamlı forum aracılığıyla, bu gerçeğin uluslararası toplumda yankı bulmasını diliyorum. Unutmayalım ki ailenin korunması evrensel bir haktır” diye konuştu.
“TÜRK KÜLTÜRÜNÜN RUHU, NESİLLERİN BİR ARADA OLDUĞU GENİŞ AİLELERDİR”
Ailenin Türk toplumundaki yerinin son derece müstesna olduğuna dikkati çeken Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk kültürünün ruhu, nesillerin bir arada olduğu geniş ailelerdir. Dinimize göre de aile, tüm faziletlerin öğrenildiği ilk adrestir. İnsanın yeryüzündeki cennetidir. Ailenin temeli muhabbet ve merhamet, amacı ise sekinettir. Aile büyüklerimize karşı sorumluluklarımızı hürmetle yerine getirmek, bizim dinimizde kulluk görevi sayılır. Kişinin ailesinin rızkı için çalışması ibadet hükmüne geçer. Ne mutlu ki toplum olarak ailemizin bu karakterini ve kutsal konumunu hâlâ canlı tutabiliyoruz. Şahsen istisnasız herkesin, aile olmanın manevi lezzetine ve insana kattığı huzura çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.”
Emine Erdoğan, Harvard Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, insan mutluluğunun sırrının güçlü ve sürdürülebilir ilişkiler kurabilmesinde saklı olduğunu belirterek, güçlü aile bağlarının beraberinde yaşam doyumunu ve iyi olma hâlini getirdiğini söyledi.
Okulda ve işte başarı, psikolojik direnç, kendini güvende hissetme ve tamamlanmış bir anlam arayışının da güçlü bir aileyle mümkün olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, “O nedenle aile kurumunun yaşatılmasının en etkili formülünün, geleneklere sahip çıkmak olduğu inancındayım” dedi.
Emine Erdoğan, sofra başında toplanmaktan, birlikte kaliteli zaman geçirmekten ve akraba ziyaretlerinden geri durulmaması gerektiğini kaydederek, “Evlenme yaşını ileri atan bahanelere ve felaket kehanetleriyle doğum sayılarının geriletilmesine geçit vermemeliyiz. Yaşlı ve yalnızlaştırılmış bir dünya insanlığın kaderi olmamalıdır. El ele vererek güçlü ve müşterek bir söylemle, aileyi dünyada yeniden hak ettiği saygın konuma yükseltebiliriz. Aile hususunda sizlerle gönül birliğimiz olduğunu biliyor, iş birliğine de açık olduğumuzu belirtmek istiyorum” değerlendirmesinde bulundu.
15 ÜLKE TEMSİLCİSİ “KÜRESEL SIFIR ATIK İYİ NİYET BEYANI”NI İMZALADI
Programda, 15 ülke temsilcisi 2023’te BM 78. Genel Kurulu’nda küresel imzaya açılan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk imzacısı olduğu “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı”na imza attı.
Beyanı, ülkeleri adına, Filistin Sosyal Kalkınma Bakanı Samah Hamad, Nijerya Kadın İşleri Bakanı Imaan Sulaiman Ibrahim, Senegal Aile ve Dayanışma Bakanı Maimouna Dieye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, Kırgızistan Çalışma, Sosyal Koruma ve Göç Bakanı Ravshanbek Sabırov, Malezya Kadın, Aile ve Toplum Geliştirme Bakanı Nancy Shukrı, Karadağ Sosyal Refah, Aile Bakımı ve Demografi Bakanı Damir Gutic, Gine Kadın, Çocuk ve Korunmasız Kişilerin Güçlendirilmesi Bakanı Charlotte Daffe Toure, Kongo Cumhuriyeti Sosyal İşler, Dayanışma ve İnsani Yardım Bakanı Irene Marie Cecile Mboukou Kimbatsa Nee Goma, Sırbistan Cumhuriyeti Kadın-Erkek Eşitliği, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ile Kadınların Ekonomik ve Siyasi Güçlenmesinden Sorumlu Bakan Tatjana Macura, Özbekistan Başbakan Yardımcısı Zulayho Mahkamova, Kazakistan Çalışma ve Halkın Sosyal Koruması Bakan Yardımcısı Olzhas Seitbattalovich Anafin, Endonezya Nüfus ve Aile Kalkınması Bakan Yardımcısı Ukik Kusuma, Azerbaycan Aile, Kadın ve Çocuk İşleri Devlet Komitesi Başkanı Bahar Muradova ve Moğolistan Aile, Çalışma ve Sosyal Koruma Bakanlığı Müsteşarı Munkhzul Lkhagvasuren imzaladı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, günün anısına Emine Erdoğan’a aile ağacının resmedildiği tablo hediye takdim etti.
Emine Erdoğan, programa katılan medya temsilcileriyle bir süre sohbet ettikten sonra fotoğraf çektirdi.
Emine Erdoğan, sosyal medya hesabından foruma ve gala yemeğine ilişkin paylaşımda da bulundu.
Emine Erdoğan, paylaşımında; “Aile, insanlığın en eski, en kadim ve en kıymetli hazinesidir. Nesillerin devamı, toplumların huzuru ve insanlığın umudu, sağlıklı ve güçlü aile yapılarıyla mümkündür. Bu inançla, Uluslararası Aile Forumu’nun gala gecesinde, dünyanın farklı köşelerinden gelen kıymetli bakanlar ve uluslararası kuruluşların temsilcileriyle bir araya gelmekten memnuniyet duydum” ifadelerini kullandı.
Forumda, geleceğin güçlü toplumlarını inşa etmek için aile kurumunun karşı karşıya olduğu meydan okumaları ele aldıklarını ve çözüm yollarını birlikte düşündüklerini vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle devam etti: “Öyle ki fikir ve tecrübe paylaşımının, aileyi koruma, gelecek nesillere sağlıklı bir toplum bırakma yolunda hayati olduğu bir gerçek. Zira aileyi yaşatmak, dünyayı yaşatmaktır. Ülkemizin öncülüğünde gerçekleşen önemli forumun, aileyi merkeze alan daha adil, daha sürdürülebilir bir gelecek için güçlü bir adım olduğuna yürekten inanıyorum. Ortak değerler etrafında birleştiğimiz bu anlamlı buluşma vesilesiyle de Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı’nı imzalayarak, yalnızca aileyi değil, dünyamızı da koruma iradesi sergileyen tüm kıymetli katılımcılara en içten teşekkürlerimi sunuyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Gayriresmî Zirvesi vesilesiyle bulunduğu Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile bir araya geldi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.