Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Turkuvaz Medya tarafından düzenlenen “Türkiye Yüzyılı Zirvesi ve Para Sohbetleri” programında yaptığı konuşmada, sanayi ve teknoloji alanında yapılan yatırımlarla Türkiye’nin büyüdüğüne işaret ederek, yerli ve milli imkanlarla yapılan yatırımların ülkenin kaderini şekillendiğini söyledi.
Turkuvaz Medya Merkezi’nde düzenlenen programda konuşan Bakan Varank, programda düzenlenen tüm panellerin, ülkeye yeni bakış açıları kazandıracağına inandığını belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.
Son yıllarda kritik gelişmelerin, yeni sınamaların daha önce hiç görülmemiş bir hızda yaşandığı dönemlere şahitlik edildiğini ifade eden Varank, bu sınamaların küreselleşmenin de etkisiyle artık bir anda tüm dünyayı etkisi altına alabildiğini, iklim krizi, koronavirüs salgını derken patlak veren Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da hala devam ettiğine vurgu yaptı.
İktidara geldikleri dönemden itibaren Türkiye’de gelişen teknolojilerin tesadüfi olmadığına dikkat çeken Varank, 20 sene önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasındaki farka değinerek, 20 sene önce Türkiye’de araştırma ve geliştirmenin ancak kısıtlı düzeyde yapıldığını, teknoparkların sayısının sadece 2 tane olduğunu, teknoparklara verdikleri 2,2 milyar liranın üzerinde destekle bu rakamı 97’ye çıkardıklarını, yeni teknoparkların kurulması için de desteklerinin devam ettiğini, 90 bine yakın araştırmacının sadece teknoparklarda görev yaptığını dile getirdi.
680’DEN, 90 BİNE ÇIKTI
Varank, 2002 yılında iktidara geldiklerinde teknoparklarda sadece 680 kişinin çalıştığını anımsatarak, 680 kişi nerede, 90 bin kişi nerede diye sordu.
Geçen yıl Bilişim Vadisi İstanbul’u faaliyete geçirdiklerini, Bilişim Vadisi İzmir’in temelini attıklarını hatırlatan Varank, “İstanbul-İzmir-Kocaeli üçgeninde adeta bir teknoloji koridoru oluşturduk. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak yaptığımız işlerde her zaman dinamik bir yaklaşım sergilemeye çalışıyoruz. Mevzuatlarımızı çağın gereklerine göre sürekli güncelliyoruz. Örneğin özellikle gençlerin fikirden ürüne giderken yoğun şekilde kullandıkları kuluçka merkezi desteklerimizin kapsamını genişlettik.
Artık teknoparkların dışında kurulan kuluçka merkezleri de bütün AR-GE teşviklerimizden yararlanabiliyorlar.” diye konuştu.
DESTEKLENEN AR-GE MERKEZLERİ SAYISI 1500’Ü AŞTI
20 yıl önce firmaların AR-GE kültürünün neredeyse hiç olmadığını ifade eden Varank, “Sadece büyük çaplı firmalar kendi imkanları dahilinde AR-GE yapıyorlardı. Biz firmalarımızın kendi bünyelerinde kurdukları AR-GE ve Tasarım Merkezlerini de desteklemeye başladık. Bugün 1500’ün üzerinde firmanın bizden destek alan AR-GE ve Tasarım merkezleri var. Buralarda da 81 bin araştırmacı şu anda görev yapıyor.” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE YATIRIMLARLA BÜYÜYOR
60 yıllık hayalimiz olan Türkiye’nin otomobili, neden daha önce değil de Türkiye’nin 100’üncü yılında yapılabildi? Bunu bir düşünmek lazım. Tabii başta Sayın Cumhurbaşkanımızın çelikten iradesi, yol göstermesi ve sonuna kadar esirgemediği desteği var. Bu siyasi irade olmadan Togg’un başarılı olma şansı yoktu. Ancak bununla beraber son 20 yılda Türkiye’de bilim, teknoloji ve inovasyon alanında çok önemli gelişmeler yaşadık. İnsan kaynağı yetkinliğimizi artırdık. Teknofestlerde, Deneyap teknoloji atölyelerinde geleceğin trendlerini bilen, teknolojiye aşina gençler yetiştirdik. Geleceğin Aziz Sancarlarını biz şu anda yetiştiriyoruz. Bilim merkezleriyle, gökyüzü gözlem etkinlikleriyle vatandaşlarımızı astronomiyle buluşuyoruz. Bilime olan ilgi ve heyecanı artırmaya çalışıyoruz. Bu verdiğimiz destekler ve uyguladığımız programlar sayesinde teknolojik kabiliyetlerimiz inanılmaz derecede yükseldi.”
Varank, artık Türkiye’nin kendi özgün lokomotif motorunu, elektrikli otobüsünü, hava savunma füze sistemlerini, lazer dedektör çiplerini kendisi tasarlayıp, üretebildiğini vurgulayarak, dünyanın gittiği yönü görerek kendi elektrikli otomobilini ürettiğini söyledi.
ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLER
Aslında elektrikli araç üretildiğinde sadece bir cihaz üretilmediğini, ekosistemi de kökten dönüştürmüş olunduğunu aktaran Varank, “Yarışa en başından dahil olmuş oluyorsunuz. Dolayısıyla biz belki 100 yıldır kendi markamızla otomobil üretmiyoruz ama elektrikli otomobillerle piyasaya girdiğimizde diğer ülkelerle aynı çizgiden yarışa girmiş oluyoruz ve bu yarışta öne çıkma şansını yakalamış oluyoruz. Bunlarla beraber tabii ki ekosistemi dönüştürdüğünüz için de şarj istasyonu ve batarya gibi ürünlerin üretilmesinde de aslında bir adım öne geçebiliyorsunuz.” diye konuştu.
YERLİ TEKNOLOJİLERLE ÜRETİM
Varank, Türkiye’nin daha birçok alanda kendi teknolojisini geliştirmeye, kendi üretim kabiliyetlerini artırmaya devam edeceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak burada sormamız gereken bir soru var. Neden bugüne kadar daha fazla teknoloji üretemedik? Evet son dönemde büyük bir ivme yakaladık. Her alanda kabiliyetlerimizi konuşturabiliyoruz. Burada kaçırmamamız gereken önemli bir nokta var. 2002 öncesinde maalesef inovasyon ekosisteminin gelişmesi adına ülkemizde doğru düzgün hiçbir adım atılmamış. Böyle olunca da adeta AR-GE kültürü bu ülkede hiç oluşamadı. Söylenenin aksine 20 sene, bir kültür oluşturmak için yeterli bir süre değil. Bakınız bahane aramıyoruz ama Türkiye’de AR-GE kültürünün yeni yeni oluştuğu ve bunun kazanımlarını yeni yeni elde ettiğimiz de bir gerçek. Bundan sonra ülkemizde yüksek teknolojili ürünler çok daha hızlı geliştirilecek. Bakınız aynı şeyi teknoloji tabanlı girişimcilikte de yaşadık.”
57 GİRİŞİME 677 MİLYONU AŞKIN FON
Son dönemde Teknoloji ve İnovasyon Fonunu, Bölgesel Kalkınma Fonunu, Bilişim Vadisi Girişim Sermayesi Fonunu kurduklarını anımsatan Bakan Varank, sadece bu fonların büyüklüğünün 1,5 milyar liraya ulaştığını bildirdi.
Varank, fonların fonu Tech-InvesTR programı çerçevesinde 2,8 milyar liralık kaynağı harekete geçirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
“Şu ana kadar 57 girişim, bu fonlardan 677 milyon liranın üzerinde yatırım aldı. Sadece son 4 yılda sermaye piyasasına kayıtlı 1,3 milyar dolar büyüklüğünde 86 fon ülkemizde kuruldu. İşte çarpan etkisiyle girişimcilik ekosistemine yapılan yatırımların miktarı da son yıllarda katlanarak artıyor.”
TURCORNLARIN SAYISI DAHA DA ARTACAK
“2020 yılında Türk start-up’larının aldığı yatırım 154 milyon dolardı. 2021’de bu rakam 10 kattan fazla artarak 1,6 milyar dolara ulaştı. 2022 yılında da 1,7 milyar doları yakaladık. 4-5 sene evvel unicorn, yani 1 milyar dolar değerlemeye ulaşan Türkiye’de hiçbir şirket yokken, son dönemde
Turcornlarımızın sayısı da 6’ya ulaştı. Türkiye’nin 6 tane unicornu var ve inşallah bu sene içerisinde bu rakamlar artmaya devam edecek.
Varank, 2 sene önce Almanya ziyaretinde Siemens’e gittiğini, Siemens’in sadece kendi içerisinden çıkacak yeni start-uplar için tam 3 milyar dolarlık fon ayırdığını vurgulayarak, “Bizim iş insanlarımızın da bu alana mutlaka yatırım yapması lazım. Bu fırsatları değerlendirmesi lazım. Biz bu manada Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak girişimcilik ekosisteminin önünü açmaya devam edeceğiz. Bu alanda öncü olmaya devam edeceğiz. Verdiğimiz desteklerle, teşviklerle, mevzuatta yapacağımız düzenlemelerle Türkiye Yüzyılı’nı aynı zamanda bir ‘girişimcilik yüzyılı’ inşallah yapacağız.” şeklinde konuştu.
OSB SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Firmalardan bugünlerde en sık duydukları talebin “Sayın Bakanım bize lütfen arsa bulun, biz yatırım yapmak istiyoruz.” olduğunu ifade eden Varank, Organize Sanayi Bölgelerinin (OSB) sayısının 353’e ulaştığını, yatırımcıların taleplerine yetişebilmek için 33 yeni OSB kurmak üzere çalışmalar sürdürdüklerini, bunlara mevcut OSB’lerin genişlemek için başvurularının dahil olmadığını dile getirdi.
TEŞVİK BELGELERİNDE REKOR
Bakan Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yine Sanko’dan örnek verelim. Şu anda Gaziantep’te yana yakıla arsa bulmak için uğraşıyoruz. Çünkü herkes yatırımını genişletmek, büyütmek, yeni yatırım yapmak istiyor. Yatırım iştahı hamdolsun gayet iyi. Aralık ayı teşvik belgelerinde biz rekor kırdık. Düzenlediğimiz 2 bin 62 teşvik belgesi ile 85 milyar liralık sabit yatırımın ve 54 bin istihdamın önünü açtık. Milli Teknoloji Hamlesi rehberliğinde yerlileştirme bizim en önemli dikkat ettiğimiz hususların başında geliyor. Bu noktada da birçok adım attık, atmaya devam ediyoruz. Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı ile cari açık verdiğimiz ürünlerin üretimini AR-GE aşamasından ticarileşmeye kadar uçtan uca bir şekilde destekliyoruz. Bugüne kadar aldığımız destek kararlarıyla 147 proje için 3,9 milyar lirası AR-GE harcaması olmak üzere toplam 50 milyar liralık yatırımı harekete geçirdik.
TUBİTAK VE KOSGB İLE SÜREKLİ YATIRIM İMKANLARI
Mobilite Çağrımızla ileri sürüş destek sistemlerinden lidar teknolojilerine, Üretimde Yapısal Dönüşüm Çağrısı ile soğutma cihazı kompresörlerinden sınai robotlara, sağlık ve kimya sektöründe ise biyoteknolojik ilaçlardan eklem protezleri ve tanı kitlerine kadar onlarca kritik ürünü şu anda yerlileştiriyoruz. Bakanlık olarak özellikle yerlileştirme faaliyetlerinde adeta şirketlerimizin bir numaralı paydaşı gibi hareket etmeye çalışıyoruz. Bakanlığımızın bütün ilgili birimleriyle, bağlı ilgili kuruluşlarıyla bu yerlileştirme çalışmalarında hem yol gösterici oluyoruz ama aynı zamanda bu alanda hangi ihtiyaç varsa AR-GE’yi TÜBİTAK ile farklı makine teçhizat desteklerini KOSGEB ile ya da büyük çaplı yatırımları yatırım teşvikleriyle uçtan uca bir şekilde destekliyoruz. Daha önce bu sayede Türkiye’de üretilmeyen onlarca ürün de üretilmeye başlandı. Artık takım tezgahlarını bizim yatırım yapacak firmalarımız yurt dışından almıyorlar. Bizim hamle programı sayesinde bunu yerli üreten firmalarımız bunları artık tedarik etmeye başladı. Bu da cari açığın azaltılmasına katkı anlamında Türkiye’ye önümüzdeki yıllarda çok ciddi avantajlar sağlayacak.”
YEŞİL DÖNÜŞÜM
Bakan Varank, bakanlık olarak önem verdikleri bir başka konunun da yeşil dönüşüm olduğunu, ihracatın önemli bir kısmını Avrupa Birliğine gerçekleştirdiklerini, bu noktada Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatına uyumun temel hedefler arasında yer aldığını belirterek, “Karbon vergisi düzenlemesine tabi olan demir-çelik, alüminyum ve çimento sektörlerinde Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritalarımızı bu yılın ilk çeyreği itibarıyla kamuoyuyla paylaşacağız. Bu konuda attığımız birçok adım var.” diye konuştu.
SIFIR ATIK İLE YENİ NESİL YEŞİL OSB’LER
Dünya Bankası ile OSB’lerin yeşil dönüşüm sürecini desteklediklerini, 250 milyon avroluk kredi bütçesi ile Türkiye’nin farklı OSB’lerinde ileri atıksu arıtma, su geri kazanım, GES, sıfır atık, biyogaz tesisi projelerini hayata geçirmeye başladıklarını ifade eden Varank, Türkiye olarak, Avrupa Birliği Temiz Hidrojen Ortaklığı kapsamında açılan çağrılara projelerle aktif katılım sağladıklarını dile getirdi.
Varank, Güney Marmara Kalkınma Ajansı koordinatörlüğünde, Türkiye’den 13 kurum ve şirketle Almanya, İtalya ve Fas’tan ortakların yer aldığı araştırma projesinin desteklenmeye uygun bulunduğunu aktararak, şunları kaydetti:
KATKILARDAN DAHA FAZLASINI KAZANDIRDIK
“36 milyon avroluk bütçesiyle bir seferde AB’den kazandığımız en yüksek bütçeli projeden bahsediyoruz. Projeyle birlikte hidrojenin yanında yurt dışına bağımlı olduğumuz metanol ve amonyak gibi hidrojen türevlerini de yeşil yöntemlerle inşallah geliştirip üretmiş olacak. Bakınız yakın zamanlara kadar AB’ye verdiğimiz katkıların geri dönüşlerini alamıyorduk. 50 milyon avro katkıyı AB’ye gönderiyorduk, ama bizim araştırma projelerimizde alabildiğimiz rakam sadece 40 milyon avro oluyordu ama son 3 senede inovasyona ve teknolojiye yaptığımız yatırımlar sayesinde AB’ye verdiğimiz katkıdan daha fazlasını biz projelerle Türkiye’ye kazandırabiliyoruz. Bu da geldiğimiz noktayı göstermesi açısından önemli bir gösterge.
MODEL FABRİKA SAYISI ARTIYOR
Ortak kullanım alanları ve destek programlarıyla sanayinin dijital dönüşümünü teşvik etmeye çalışıyoruz. Halihazırda faaliyette olan 8 model fabrikamızda işletmelerimize yalın üretimi öğretip kendi şirketlerini dönüştürmelerini destekliyoruz. Bu sayede firmalar hiçbir ilave yatırıma gerek duymadan çok önemli verimlilik kazanımları elde ediyor. Model fabrikalara yenilerini ekleyerek bunların sayısını 14’e çıkaracağız. Burada işletmelerimize önce yalın üretimi öğreteceğiz, arkasından da dijitalleşmelerine bir altyapı kazandırmış olacağız.”
SANAYİ ÜRETİMİNİN PAYI
“Sanayi ürünlerinin domine ettiği ihracatımızın küresel ihracat pazarından aldığı pay giderek yükseliyor. Sanayide katma değerli üretim artıyor. Türk sanayisi dünya pazarlarında artık üst sıralarda yer alıyor. Güneş paneli, demir çelik, beyaz eşya ve ticari araç üretiminde Avrupa’nın bir numarası. Küresel inovasyon endeksinde son 3 yılda 14 sıra birden yükseldik. Küresel ekonomi zorlu süreçlerden geçerken Türk sanayi yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata devam ediyor.”
TÜRKİYE YÜZYILI ASIRLIK HAYALLERİN SEMBOLÜ
Türkiye Yüzyılı’nda tüm hedeflere ulaşarak, ülkeyi muasır medeniyetler seviyesinin de üzerine çıkaracaklarını vurgulayan Varank, şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi ‘Türkiye Yüzyılını sıradan bir siyasi söylem olmanın ötesinde milletimizin asırlık hayallerinin sembolü olarak görüyoruz.’ Türkiye Yüzyılını bilimin, dijitalleşmenin, üretimin ve kalkınmanın yüzyılı haline getirmekte kararlıyız. İnşallah bu hedeflerimize de 2023 dönemecinden sonra da hızlı bir şekilde erişeceğiz. Onun için 2023 yılı kritik bir yıl. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünde biz vatandaşlarımızın başta iş dünyası olmak üzere doğru değerlendirmeler yaparak, doğru kararlar vererek inşallah bu ülkeyi rotasında tutacağına inanıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü Töreni’ne katıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şehitler Abidesi’nde düzenlenen 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. Yıl Dönümü Töreni’ne katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şehitler Abidesi’nde düzenlenen 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. Yıl Dönümü Töreni’ne katıldı.
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada katılımcıları selamlayarak, dünya tarihinde eşine nadir rastlanır bir destanla Çanakkale’yi geçilmez kılan kahramanları rahmetle, şükranla yâd ettiklerini kaydetti.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kahraman orduya önderlik etme şerefine nail olan komutanları saygıyla anan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bin yıllık vatanımız Anadolu’nun müdafaası için, ülkemizin ve gönül coğrafyamızın dört bir yanından gelerek gözlerini kırpmadan canlarını veren yiğitlerin her bir ferdine Allah’tan rahmet diliyoruz. Bugün de vatan topraklarında, sınırlarımızda ve sınırlarımız ötesinde ülkemizin güvenliği, milletimizin huzuru, devletimizin bekası için gece gündüz faaliyet hâlinde olan askerlerimize Mevla’dan kolaylıklar diliyoruz. Türkiye ve Türk milleti olarak, Çanakkale’de hangi mücadeleyi verdiysek bugün de farklı görünümler ve araçlar altındaki sinsi saldırılara karşı benzer bir duruş sergiliyoruz” diye konuştu.
Millî şair Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şehitlerini destanlaştıran şiirinde yer alan “Eski dünya, yenidünya, bütün akvam-ı beşer/ Kaynıyor kum gibi mahşer mi hakikat mahşer/ Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; Sadece bir hadise var ortada, vahşetler denk” dizelerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ülkemizin bilhassa geçtiğimiz 10 yılda maruz kaldığı her hadisenin gerisine bakıp maskeleri kaldırdığımızda aynı yüzleri görüyoruz. Terör örgütlerini sınırlarımıza yığıp, bizi istiklalimizle sınayanlar bunlardır. Çeşit çeşit yöntemlerle egemenliğimize göz diken darbecileri üzerimize salanlar bunlardır. Her biri, milletimizin zenginliği olan farklılıklarını kırılmaya yatkın fay hatları hâline dönüştürmeye çalışanlar yine bunlardı. Kalkınma hamlelerimizi boşa çıkarmak için üretimimizi ve istikrarımızı sabote edenler bunlardı. Demokrasi atılımlarımızı, vesayetin çarkları arasında parçalayarak milletimize zulmedenler bunlardı.”
Çanakkale’de bu milletin erkeğiyle, kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla, öğrencisiyle, hocasıyla, çalışanıyla, işvereniyle, tek vücut olup düşmana geçit vermediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Milletimiz son dönemde yaşadığımız sınamaların her birinde de bedeni ve kalbiyle aynı vakur iradeyi ortaya koymuştur. Asırlarca yürüttükleri maddi ve manevi yıkım çabaları sonunda Türkün fıtratının değişeceğini sananlar, ruhun aynı ruh olduğunu gördüler, anladılar. Dün, Çanakkale’de yakılan ateş millî mücadeleyle ve Cumhuriyetimizin ilanıyla neticelenmişti. Şimdi de eser ve hizmetlerimizle, 2023 hedefleriyle, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonuyla yaktığımız ateş, inşallah ülkemizi dünyada hak ettiği yere çıkarmamızla gayesine ulaşacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale Zaferi’ni ve ardından gelen başarıları tarihlerinin en büyük yokluklarını, kuşatmalarını, ihanetlerini yaşadıkları bir dönemde elde ettiklerini, bugünkü Türkiye’nin altyapısıyla, siyasi ve teknolojik gücüyle, ekonomisiyle, hedeflerini hayata geçirme konusunda çok daha büyük imkânları olduğunu söyledi.
“ÇANAKKALE’DE YAZILAN DESTANDAN ALACAĞIMIZ ÇOK ÖNEMLİ DERSLER VAR”
Çanakkale’den ve sonrasında yaşanılan hadiselerin her birinden alınan dersler ışığında geleceğe güvenle yürümelerini sağlayacak iradeye sahip olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl 53 bin vatandaşın şehit olmasına, 11 şehirde yüz binlerce binanın yıkılmasına yol açan 6 Şubat depremlerinin ardından yaşananların bunun ispatı olduğunu kaydetti.
Gelişmiş ülkelerin bile yıllarca baş edemeyeceği enkaz yığınlarını kısa sürede kaldırdıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni konutları inşa edip teslimine başladıklarını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asrın Felaketi”nin ardından milletin gösterdiği örnek dayanışmanın ayrıca takdire şayan olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye Yüzyılı’nın inşasında Çanakkale’de yazılan destandan alacağımız çok önemli dersler olduğuna inanıyoruz. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, sıkı sıkıya sahip çıktığımızda yedi düvel üzerimize gelse yıkılmayacağımızın ispatı olan Çanakkale ruhu, yolumuzu aydınlatmaya hep devam edecek. Rabbimden ülkemizi ve milletimizi gizli ve aşikâr her türlü beladan, afetten, tehditten muhafaza etmesini diliyorum” ifadelerini kullandı.
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. yıl dönümünü bir kez daha tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde, Çanakkale Destanı’nda imzası olan erinden komutanına, kahraman Mehmetçiklerden her birini, şehit ve gazilerin tamamını rahmetle yâd ettiğini sözlerine ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tören programı kapsamında Çanakkale Savaşları kahramanlarının rölyefinin yer aldığı Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktı. Saygı duruşunda bulunulan, saygı atışının yapıldığı ve İstiklal Marşı’nın okunduğu törende, Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şehitlik Anı Defteri’ni imzaladıktan sonra beraberindekilerle şehitliklere karanfil bıraktı. Şehit yakınlarını selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süre onlarla sohbet etti.
SOLOTÜRK’ün gösteri uçuşunun yer aldığı törende, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından denizden gemi geçişi yapıldı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Meclis’te, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programında yaptığı konuşmada, sivil toplumun, demokrasinin olmazsa olmaz ana direklerinden birisi olduğunu; bireyin, sivil toplumun güçlü olmasının demokratik toplumlarda, güçlü devleti doğurduğunu belirtti.
Devletin, bireyin ve sivil toplumun gücünün birbirinden ayrılmaz bütünün parçaları olduğuna yürekten inandıklarını vurgulayan Kurtulmuş, Türk-İslam medeniyetinde sivil toplumun, Batı’yla kıyaslandığında farklı saiklerle ortaya çıktığını ve çok köklü bir geleneğe sahip olduğunu ifade etti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, devletle mücadele etmek ve kavga etmek üzerine gelişen Batı’daki sivil toplum anlayışının aksine, Türk-İslam medeniyetinde devletin eksik bıraktığı alanları doldurabilmek için ya da toplumdaki başka fonksiyonları yerine getirmek için gönüllü çalışmalar ortaya konulduğunu söyledi.
Kurtulmuş, tarihsel olarak, çok sayıda sivil toplum kuruluşu denilebilecek geleneksel kurumlara sahip olunduğunu aktararak, bunlardan birisinin iş hayatını örgütleyen loncalar olduğunu belirtti. Bir diğerinin de toplumda, kanadı kırık kuşlardan evlenecek kızlara kadar herkese yardım etmeyi bir sorumluluk olarak kabul eden vakıflar olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Anadolu kentlerimizin hemen tamamında ecdadın bıraktığı varlıkların eserleri yerinde duruyor, bir kısmı yeniden onarılıyor, yeniden o günkü fonksiyonlarına benzer şekilde hayata kazandırılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla çok köklü bir sivil toplum tecrübesine, geleneğine sahip olan bir milletiz. Bugün modern usullerle konuştuğumuz zaman sadece vakıflar, dernekler değil, bunun ötesinde aramızda temsilcileri bulunan platformları, sendikaları, sosyal ağları, hatta kooperatifleri içine koyduğumuz zaman Türkiye’de yaklaşık 150 bin sivil toplum kuruluşumuz var. Bu sivil toplum kuruluşlarımızın giderek daha güçlenmesi hem sayısal olarak sivil topluma destek olan vatandaşlarımızın sayısının artması hem de sivil toplum kuruluşlarımızın yönetsel kabiliyetlerinin artması önümüzdeki dönemde önemli vazifelerimizden birisi olmalıdır. Bu çerçevede emeği geçen bütün arkadaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.”
“Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının önemli kabiliyetler kazandıklarını görmek memnuniyet verici”
Kurtulmuş, Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının dünyanın her bir yerinde faaliyetinin olduğunu; binlerce, on binlerce kilometre ötedeki insanlara sadece insan olmak dolayısıyla yardım elini uzattıklarını, toplumsal dayanışmanın bütün imkanlarını oradaki insanlara tahsis etmek için seferber olduklarını gördüklerini ve bundan memnuniyet duyduklarını söyledi.
Dünyanın birçok yerinde Türk sivil toplum kuruluşlarının gösterdiği bu hamiyetperver davranış dolayısıyla gittikleri her ülkenin yöneticilerinin kendilerine teşekkür ve takdirlerini ifade ettiklerini aktaran Kurtulmuş, bunun Türkiye için fevkalade önemli bir kazanç olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, “Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının becerilerinin zaman içerisinde arttığını ve çok hızlı bir şekilde sorunların, krizlerin çözülmesi konusunda önemli kabiliyetler kazandıklarını görmek memnuniyet vericidir.” dedi.
6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde sivil toplum kuruluşlarının önemli bir kısmının birkaç saat içerisinde depremden etkilenen illere ulaşmayı başardığını dile getiren Kurtulmuş, “Başta tüm Kızılay’ı olmak üzere bütün yardım kuruluşlarımızın, ayrıca özel olarak yardım kuruluşlarının, derneklerin, vakıfların depremden sonra büyük bir dayanışma örneği gösterdiğini hepimiz iftiharla izledik. Allah bir daha böyle bir acı göstermesin. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları her alandaki kabiliyetlerini özellikle yardımlaşma ve dayanışma alanında en üst seviyeye çıkarmış bulunuyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Sivil toplum, demokrasinin nişanelerinden birisidir”
Kadın haklarından çevrenin korunmasına, çocuk haklarından yeşil doğanın oluşturulmasına kadar hemen her alanda Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının gerçekten fevkalade büyük bir birikim sahibi olduğunu ve önemli adımlar attıklarını gördüklerini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kitlesel olarak iş adamları derneklerimizin, odalarımızın, borsalarımızın, sendikalarımızın, işveren derneklerimizin memur sendikalarımızın, işçi sendikalarımızın büyük bir beceri kazandığını, büyük bir kurumsal kabiliyet kazandığını da görüyoruz. Bunları artırarak yolumuza devam etmemiz lazım.
Bu şu açıdan önemlidir. Sivil toplum, hiç söylemeye gerek yok ki demokrasinin nişanelerinden birisidir. Sivil toplumu güçlü olmayan bir toplumun demokrasisinin de güçlü olması mümkün değildir. Çünkü demokrasi, sadece beş yıldan beş yıla oy verme işi değildir. Demokrasi bu süre içerisinde toplumun farklı alanlarında çalışmalar yaparak; teklifleri, projeleri, karar vericilere yansıtabilmek ve memleketin hayrına olacak işlerin yapılması için elimizdeki bütün imkanları seferber edebilmek işidir. Bunun için sivil toplum kuruluşlarının kendi aralarında da farklı bir rekabet içerisinde olmasını arzu ederiz. Bu çerçevede devlet her yeri, her alanı kendi imkanlarıyla doldurabilecek, kuşatabilecek tabii ki bir güce sahiptir ama aslolan devletin boş bıraktığı alanları ya da devletin desteklenmesi gereken alanlarda da sivil toplumun projeleriyle ortaya çıkabilmesini temenni etmektir.”
“Türkiye’de sivil toplum kuruluşları son yıllarda ciddi bir uluslararasılaşma sürecindedir”
Özellikle kriz alanlarında, toplumun bütün kesimlerine kuşatıcı hizmet verebilecek en önemli alanın, sivil toplum kuruluşları olduğunun altını çizen Kurtulmuş, “Yardımlaşmanın, dayanışmanın, fikir üretmenin, proje üretmenin, farklı fikirleri bağırmadan, çağırmadan karşılıklı müzakere edebilmenin, farklı fikirlerden de millet hayrına, vatanımızın hayrına sonuçlar çıkarılabilmenin pratik unsurları sivil toplum kuruluşlarımızdır. Bu çerçevede şunu da özellikle ifade etmek isterim ki Türkiye’de sivil toplum kuruluşları son yıllarda ciddi bir uluslararasılaşma sürecindedir. Bunu da iftiharla takip ediyoruz. Sadece içeriye dönük sözler değil, insanlığa dönük, dünyaya dönük sözlerin ve hizmetlerin ortaya konulması da fevkalade önemlidir. Bu anlamda yurt dışında Türk kültürünün yaygınlaştırılması için hizmet veren kuruluşlarımızı, onların ortaya koymuş olduğu sivil çabaları, yardım kuruluşlarından yararlı olarak Türkiye’nin kültürel diplomasi alanındaki mekanizmalarına da katkı sunan sivil toplum kuruluşlarını tebrik ediyorum.”
“İtici gücü, Batı toplumlarında da var olan insaflı, vicdanlı sivil toplum kuruluşları”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Gazze’deki devam eden olayların, sivil toplumun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha çok net bir şekilde ortaya koyduğuna işaret ederek, 5 ayı aşkın süredir devam eden, bütün dünyanın izlediği ve İslam ülkelerinin de yeterince tepki gösteremediği Gazze’deki soykırım boyutlarına varmış olan bu büyük katliam karşısında dünyanın dört bir tarafında sivil toplum kuruluşlarının fevkalade ciddi bir hassasiyet ortaya koyduklarını söyledi.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu anlamda her tarafta binaların yıkıldığı, insanların gölgesine sığınacağı bir duvarın dahi kalmadığı Gazze Şeridi’nde, hayatlarını hiçe sayarak, oradaki insanlara yardım etmek için Siyonist rejimin çizdiği işgal sınırlarını tanımayan, Sınır Tanımayan Doktorlar’ı saygıyla, minnetle yad ediyoruz. O doktorların içerisinde; o sivil toplumdan gelen, gönüllülük esasıyla çalışan, hayatını hiçe sayan o insanlar, büyük bir insanlık destanı, büyük bir kahramanlık destanı yazıyorlar. Ne yazık ki aralarında onlarcasının da o saldırılar sırasında öldüğünü biliyoruz. Aynı şekilde bırakın bir duvarı, doğru dürüst yemek pişirecek bir tencerenin bile kalmadığı Gazze’de, ellerindeki imkanları seferber ederek, dünyanın dört bir tarafından zor şartlarla getirdikleri malzemeleri kararak orada Filistinli aç muhtaç insanlara iftar sofraları hazırlayan sivil toplumun gönüllülerini de saygıyla, şükranla, minnetle yad ediyorum.”
Kurtulmuş, Batılı ülkelerin bu süreçte hükümetler nezdinde ne kadar duyarsız kaldıklarına da işaret ederek, şunları kaydetti:
“Şimdi şimdi bir şeyler söylemeye başlıyorlar. Eskilerin güzel bir tabiri var; Basra yıkıldıktan sonra ne yaparsanız bunun bir faydası yok. Hükümetlerine rağmen Batıda sokaklara yüzbinlerce, hatta bazı ülkelerde milyonlarca insanın çıkabilmiş olmasının arkasındaki en temel güç, o ülkelerdeki sivil toplumun oluşturduğu güçtür. Sivil toplum, büyük bir Filistin duyarlılığı; Gazze’deki katliama, soykırıma karşı büyük bir insanlık destanı yazdı. Sevinerek ifade ediyoruz ki, birçok yerde insanlık cephesi diyebileceğimiz cepheyi kurdular. Bu cephenin kuruluşunun itici gücü, motive eden ana gücü, Batı toplumlarında da var olan insaflı, vicdanlı sivil toplum kuruluşlarıdır. Böylece hükümetlerin üzerine baskı kurmayı başarabildiler ve hükümetlerine rağmen meydanlara çıkarak bu katliamı lanetleyerek insanlığa karşı vazifelerini yerine getirmeye çalıştılar.”
“Uluslararası camiadaki yardım kuruluşlarına da pratik ve görünür bir çağrı olarak kabul edilmeli”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, sivil toplumun bu baskıları nedeniyle dünyanın dört bir tarafında yardım organizasyonlarının yeniden gözden geçirilmesi, özellikle ramazan ayı dolayısıyla insanların iftar sofralarının şenlendirilmesi için insanlığın harekete geçtiğini anlattı.
“Türkiye’nin, şu anda isimlerini tek tek saymayacağım, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun Gazze’ye bir lokma ekmeği fazla ulaştırmak için nasıl sabahlara kadar çalıştıklarını biliyorum.” diyen Kurtulmuş, Mersin’den Gazze’ye bir iyilik gemisini organize eden Türk Kızılay’ını bu öncülüğünden dolayı tebrik etti.
Kurtulmuş, “Türk Kızılay’ının bu çıkışı, Özgür Gazze Hareketi’nin 2010 yılında başlatmış olduğu Gazze’ye ablukayı kırma faaliyetlerinin bir devamı olarak görülmeli ve bu anlamda da uluslararası camiadaki yardım kuruluşlarına da pratik ve görünür bir çağrı olarak kabul edilmelidir.” diye konuştu.
Bir yandan yardım çalışmaları devam ederken diğer taraftan sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu fevkalade müspet bu rüzgarın, dünyanın bir çok yerinde aslında siyasetin dışındaki alanları da kaplayan, Siyonizm’in bu pervasızlığına “Dur. Biz de insanız, yeter artık.” diyen çığlıkların dünyanın her tarafında duyulmasına vesile olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“En son Berlin Film Festivali ve Oscar Ödül Töreni’nde ortaya konulan o protestolar, o sözler, hepimiz adına, vicdanı olan milyarlarca insan adına söylenmiş sözlerdir. Ramy Youssef’un ödül töreninde söylediği, ‘Siz Gazze deki bu insanları nasıl böyle öldürüyorsunuz, lanetliyoruz.’ manasındaki sözleri, kimsenin hafızasından çıkmamıştır. Aynı şekilde Jonathan Glazer’in söylediği, en önemli holokost filminin yönetmeni, kendisi de bir Yahudi, İsrail’e, ‘Sizin yaptığınızın, size yapılan holokosttan hiç farkı yoktur.’ diyerek, meydan okuyan bir konuşma yapabilmiştir. Kırmızı halılar üstünde, ödül törenlerinde, dünya en steril alanları olarak kabul edilen o alanlarda, insanlar gönüllerinden gelenleri söylemiş ve bu zulmün durdurulabilmesi için feryat etmiştir.”
Kurtulmuş, bu etkinliklerde yakalarına rozetler takarak protesto edenlerin de bulunduğuna işaret ederek, “Eğer sivil toplumun canlı, güçlü, fedakar çalışmaları, çabaları olmasaydı; ne bugün İsrail’e dönüp ‘Şunu şöyle yanlış yapıyorsunuz.’ diyebilirdi ne bu protestolar olabilirdi ne de oraya bir koli erzak gönderilebilirdi.” dedi.
“Sivil toplum kuruluşları zalimin karşısında, mazlumun yanında yer almaya gayret etti”
Kurtulmuş, Türkiye’nin, milletçe ve devletçe başından itibaren bu süreçte yek vücut olarak durduğunu görmenin, kendisine ayrı bir bahtiyarlık verdiğini ifade ederek, “Dünyada az millet vardır. Hatta şunu söyleyebiliriz ki, bu seviyede Gazze’deki insanlık suçlarının karşısında duran ve Filistin davasına sahip çıkan neredeyse dünyadaki tek ülke Türkiye’dir. Hem devlet olarak başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere hem millet olarak hem TBMM olarak.” diye konuştu.
TBMM’nin, İsrail’in 7 Ekim’de Gazze’ye yönelik saldırılarının başlamasının ardından 9 Ekim’de bütün siyasi partilerin ortak imzasıyla İsrail’in saldırganlığını kınayan ortak bir bildiri yayımladığını hatırlatan Kurtulmuş, bir holokosta benzeyen El-Ehli Baptist Hastanesi’ni bombalanmasının da bütün siyasi partilerin imzasıyla TBMM tarafından telin edildiğini anlattı.
Numan Kurtulmuş, “Türkiye’de hemen hemen bütün siyasi partiler ortak bir noktada durdu. Sivil toplum kuruluşları tereddütsüz bir şekilde zalimin karşısında, mazlumun yanında yer almaya gayret etti. Bu tarihsel süreç içerisinde Türkiye’nin devletiyle, milletiyle, sivil toplumuyla vermiş olduğu bu örnek mücadele tarihe altın harflerle düşülmüştür, kaydedilmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’li aktivist Rachel Corrie’nin vefatının yıl dönümü
ABD’li aktivist Rachel Corrie’nin vefatının seneyi devriyesinin yarın olduğunu dile getiren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“20’li yaşlarının ortalarında, Gazze’de, Refah Sınır Kapısı’na birkaç kilometre uzaklıkta, oradaki Müslümanların evleri yıkılırken ‘Yıkamazsınız, bu bir insanlık suçudur, buna müsaade etmem.’ diyerek buldozerin karşısına geçti. Ne yazık ki Siyonist rejimin buldozeri, gencecik bu kadını ezerek, kemiklerini kırarak orada öldürdü. Hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Rachel Corrie’nin cesareti insanlık adına ortak bir mücadelenin de fitilini ateşlemiştir. Kimileri İsrail’in adını duyduğu zaman ayakları titrerken, İsrail’in zalim, katil ordularını karşısında görmesine rağmen dimdik ayakta duran bu hanımefendiyi şükranla, minnetle yad ediyoruz. Ve insanlık tarihinin altın sayfalarında yer aldığına inanıyoruz. O da bir sivil toplum hareketinin mensubuydu. Bizim eskilerin güzel bir duası var, Allah dinince dinlendirsin. Gerçekten bu kadar büyük bir fazileti ortaya koymak çok az insana nasip olur. Bu anlamda hem Filistin davasının hem mazlum milletlerin verdiği mücadelenin unutulmaz kahramanlarından birisi olmuştur.”
“Egemen bir Filistin Devleti’nin kurulduğunu görmek, inşallah bütün insanlığa nasip olacak”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, ramazan gününde bunları konuşmanın ıstırap verici olduğunu dile getirerek, İsrail ile Netanyahu ve çetesinin, yaptığı bu soykırıma varan katliamlarda sonu olmayan bir yola girdiğini belirtti.
Kurtulmuş, “Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu Uluslararası Adalet Divanındaki bu davanın sonunda, öyle görünüyor ki İsrail yönetimi ve Filistin davası için yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. İnşallah 67 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, bütünüyle toprak bütünlüğü sağlanmış, o sokaktan öteki sokağa geçmek için İsrail makamlarından izin alınan ya da İsrail polisinin insafına terk edilen bir Filistin değil, tam manasıyla toprak bütünlüğüne sahip çıkan egemen bir Filistin Devleti’nin kurulduğunu görmek, inşallah hepimize ve bütün insanlığa nasip olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Sivil toplum kuruluşlarına çalışmaları dolayısıyla minnettarlığını dile getiren Kurtulmuş, Meclisin, devletin ve milletin hayrına yapacağı çalışmalarda, sivil toplum kuruluşlarının emrinde olduğunu da söyledi.
Programda, Ankara Valisi Vasip Şahin, AK Parti Ankara Milletvekilleri Fuat Oktay, Kurtcan Çelebi, Vedat Bilgin, Zeynep Yıldız, Ahmet Fethan Baykoç, Jülide Sarıeroğlu, Murat Alparslan, Lütfiye Selva Çam, TBMM İdare Amiri ve MHP Gaziantep Milletvekili Sermet Atay, İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, DEVA Partisi Ankara Milletvekili Sadullah Ergin, TBMM Genel Sekreteri Talip Uzun, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, SETA Direktörü Burhanettin Duran, Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türk Kızılay Derneği Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse, Mehmetçik Vakfı Başkanı İsmail Şanlı ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi yer aldı.
FETÖ’nün bilişim militanları | İnsanlara kumpas kurarak adli sicil kayıtlarını kirletmek için her türlü yolsuzlukları yapıyorlar
Yalan söylemekte, Kumpas kurmakta, Dikizlemekte, Devlet imkanlarını örgüt için kullanmakta, Kamu ve insanların malına konmakta, adam öldürmekte uzmandır bunlar! merhamet ve vicdanları yoktur Makam mevki ve para için her şeyi yaparlar
Hak yediler Soru çaldılar, insanlara kumpas kurdular, özellerini teşhir ettiler, o görüntülerle tüm istediklerini aldılar.
İşyerlerine Kamu kurumlarına sitelere evlere kameralar kurdular hem insanları izlediler hem dinlediler insanların özel hayatlarına girdiler evlerine gizli kameralar kurdular bu yolla insanları ,şirketleri ,tehdit ettiler .her türlü yolsuzluğu yaptılar
Bunlar ne kadar insanlık suçu varsa işledi hala işlemeye devam ediyorlar
40 yıl boyunca sinsi sinsi örgütlendiler.
Suçsuz insanları kumpas kurup hapse attırdılar merhametsizler
Türkiye’nin ve şirketlerin sırlarını sattılar Casusluk yaptılar.
Devleti ele geçirmek için her şeyi yaptılar.
Kaç masum insanın yuvasını yıktılar kim bilir?
Nice esnafı iflas ettirdiler kurdukları kumpaslarla Mallarını ele geçirdiler
Paravan holding ler kurdular insanların Mallarına el kondular.
Karşı çıkanı da ölüme yolladılar…
Vicdandan yoksun, gaddar, zalim merhamet yoksunudur bunlar
Her türlü iftirayı atabilecek, her yalanı söyleyebilecek kadar zalimdirler.
FETÖ terör örgütü kadar zalim, başka bir çete ne duyduk ne gördük!
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.