“1 Aralık Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Günü” münasebetiyle KURUCU CUMHURBAŞKANI ELBAŞI NURSULTAN NAZARBAYEV’İN KAZAKİSTAN’IN MODERNLEŞMESİNDEKİ ROLÜ
Modernleşme süreçleri Modernleşme olarak tanımladığımız süreç, devletlerin uluslararası arenada güçlü bir devlet olarak ayakta kalma çabasıdır. Bu kavram Avrupa ülkelerinin 17. yüzyılda uluslararası politikada ön plana çıkmasıyla gündeme gelmiş ve o günden bu güne gündemdeki yerini kaybetmemiştir. 19. yüzyılın sonuna doğru Japonya’nın başarılı bir şekilde modernleşmesi, Avrupa dışındaki ülkelerin de modernleşebileceği anlayışını oluşturmuştur. Yirminci yüzyılda dünyanın çeşitli yerlerinde bir dizi modernizasyon atılımları gerçekleşmiştir. Özellikle İslam Dünyasında Türkiye bir model olarak ön plana çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde sömürgeci imparatorlukların dağılmasıyla bağımsızlıklarına kavuşan Asya ve Afrika ülkeleri de modernleşme süreçlerini başlattı. 1970’lerde önce Tayvan, Singapur, Hong Kong ve Güney Kore gibi “Asya Kaplanları” dalgası, sonra Çin’in başarısı gündeme gelmiştir. Günümüzde de Brezilya, Endonezya, Meksika ve diğer ülkelerde modernleşme süreci yaşanmaktadır. Bu örneklerde uluslar, tarihsel gelişimin zorluklarını aşmayı, dünya hiyerarşisinde daha üst sıralara tırmanmayı ve devletlerini radikal bir şekilde yenilemeyi başarmışlardır.
Nazarbayev Etkeni 1990’larda Kazakistan da modernleşme yolculuğuna başladı. Ülkemizin yeniden doğuşu ve ileriye doğru atılım dönemi 1990’ların zor tarihsel aşamasına denk gelmiştir. Bu dönem, uluslararası güvenlik, enerji ve petrol piyasası alanında önemli olayların yaşandığı ve ayrıca “Avrasya” adında yeni bir bölgenin oluşma dönemi idi. Kazakistan bu olayların tam ortasında ve bu yeni bölgenin tam merkezinde bulunmaktaydı. Bu dönem, 70 yıldan uzun süredir var olan uluslararası siyasi sistemin keskin bir şekilde yıkıldığı ve dünya oyuncularının hala bilinmeyen koşullarda diyalog ve işbirliği için uygun bir format aradığı bir belirsizlik ve küresel türbülans zamanıydı Kazakistan’ın devlet olarak oluşumu böyle bir “kaynayan” uluslararası ortamda gerçekleşti. Bugün, bağımsız Kazakistan’ın gelişme yolunun ne olabileceği ile ilgili farklı görüşler olabilir. Ancak, ülkenin ilk liderinin kişiliğinin cumhuriyet tarihinde en önemli etken olduğu aşikârdır. Bir kişinin tarihin akışını değiştirdiği pek çok kez görülmüştür. Sorumluluk alma, ülkenin kalkınması hakkında net bir görüşe sahip olma ve onu savunabilme yeteneği gibi özellikler tarihin kritik dönüm noktalarında yönetimde bulunan insanlara hastır. Bu bağlamda Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan tarihinde oynadığı rol; Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk, Fransa’da Charles de Gaulle, Malezya’da Mahathir Muhammed, Singapur’da Lee Kuan Yew ve Çin’de Deng Xiaoping’in ülkelerinin gelişiminde oynadığı rollerle kıyaslanabilir. Halk tarafından 1 Aralık 1991’de cumhurbaşkanı olarak seçilen Nazarbayev, kendi sözüyle “uçurumun kenarında duran” bir devletin tüm yükünü kendi omuzlarına almıştır.
Sovyet Sisteminin Çöküşü SSCB’nin çöküşünün arifesinde Kazakistan’ın durumu oldukça kötü idi. İstatistiklere göre, kendisi de ekonomik ve teknolojik olarak gelişmiş ülkelerden geride kalan Sovyetler Birliği’nde, Kazakistan en son sıraların birindeydi. Açıkçası, SSCB’de Kazakistan’a sadece tarım ve hammadde deposu rolü biçilmişti. Dolayısıyla, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, Kazakistan’ı zorlu bir süreç beklemekteydi. Öncelikle ülke coğrafik olarak dezavantajlı konumdaydı. Rusya ve Çin gibi büyük güçler ile istikrarsız güney arasında, uluslararası sulardan uzakta, kıtanın iç tarafında yer almaktaydı. Bu coğrafik konum bir yandan jeopolitik tehdit oluştururken, diğer yandan ekonomik zorluklar yaratmaktaydı. Buna ek olarak, ülkenin demografik yapısı da belirli çatışma riskini barındırmaktaydı. SSCB’nin dağılmasıyla Kazakistan’ın ekonomik durumu daha da kötüleşmişti. 1990-1994 yılları Kazakistan’daki endüstriyel üretim hacmi yarıya, ulaşım 2/3’ye, tarım %30’a azalmıştı. Kömür, madencilik ve diğer sektörlerdeki sanayi devlerin çalışmaları durmuştu. İşsizlik artmış, kitlesel ekonomik göç başlamıştı. Bu şartlarda Kazakistan SSCB’de hüküm süren etkisiz ekonomik modelin üstesinden gelmek zorunda kalmıştır.
Kazakistan Modeli Piyasa ekonomisine geçmek için çabalayan ülkede hantallaşmış devlet kurumları söz konusuydu. 130’dan fazla etnik gruptan ve 30’dan fazla dini mezhepten oluşan toplumda barışı ve uyumu korumak önemliydi. Dış politikada ise dünya toplumundaki yerimizi aramamız gerekmekteydi. Bütün bu dikenli yollardan genç Kazakistan, Birinci Cumhurbaşkanının önderliğinde geçti. İlk yıllardaki zorluklar ve meydan okumalar başarılı bir şekilde aşıldı. Birçok kriz fırsata dönüştürüldü. Kazakistan Lideri, zamanında ve doğru kararlar verdi ve ülkeyi kriz ortamından yeni bir gelişme seviyesine getirmeyi başardı. Nazarbayev dünyadaki kalkınma ve atılım yapma deneyimleriyle yakından ilgilenmekteydi. Başarılı ulusların tarihini derinlemesine incelemişti. Japonya, Güney Kore, Malezya ve Çin’in kalkınma yolları model olarak Nazarbayev’in masasında bulunmaktaydı. Ancak şunu açıkça belirtmemiz gerekir ki, Kazakistan hiçbir zaman yabancı kalkınma modellerini kopyalamamıştır. Ne Asya, ne Avrupa, ne de Amerika modelleri Kazakistan için tam olarak uyabilirdi. Çünkü bunlar; farklı politik, sosyal ve ekonomik koşullarda, farklı tarihsel dönemlerde ve farklı devletlerde uygulanmış modellerdi. Dünya deneyimlerinden evrensel ilkeleri çıkartan Nazarbayev, onları ulusal ortama ustaca uygulayabildi ve kendisinin etkili reformlar, kalkınma ve etkili yönetişim modelini oluşturdu. 1990’ların başından itibaren Nursultan Nazarbayev, devlet kalkınmasının tüm alanlarında hızlı bir reform programını geliştirdi ve ulusal modernleşmeyi başarıyla uyguladı. Kendi kalkınma formülünü “Önce Ekonomi, Sonra Siyaset” olarak belirledi. Diğer bir deyişle, demokratik kurumların gelişmesi için önce ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi gerekmekteydi. Bugün bu deneyim, “Nazarbayev Modeli” veya “Kazakistan Yolu” olarak da bilinmektedir. Bu modelin temelinde düşünceli ve aşamalı bir şekilde reform edilen devlet binası bulunmaktadır. Kazakistan’ın otuz yıllık kalkınma tarihini özetleyecek olursak, Kazakistan Birinci Cumhurbaşkanı’nın çabalarını üç temel reform ve kalkınma aşaması olarak ele alabiliriz.
Üçlü Modernleşme: Ekonomi, Toplum ve Politika 1990’ların başında Kazakistan’da birinci modernizasyon gerçekleşti. O dönemdeki hedef; kamu yönetim sistemini yeniden inşa etmek, piyasa ekonomisinin temellerini oluşturmak ve dünya topluluğuna entegre olmaktı. Bu dönemde Kazakistan ekonomik, sosyal ve politik alanlarda “üçlü modernleşme” gerçekleştirdi. Kazakistan, devlet aygıtının politik gelişiminde model olarak demokrasiyi seçti. 1995’teki yeni Anayasa temelinde, yürütme, yasama ve yargı yetkilerinin ayrılmasıyla siyasi bir sistem oluşturuldu ve hukukun üstünlüğünün temeli atıldı. Devlet derin ekonomik dönüşümler gerçekleştirdi ve piyasa ekonomisinin kilit mekanizmalarını oluşturdu. Belirsizlik ortamına karşı Kazakistan, istikrarı sağladı ve toplumdaki etnik ve dini uyumu koruyabildi. Kazakistan kendisini barışçıl devlet olarak ilan etti ve SSCB’den miras kalan en büyük 4. nükleer cephaneliğinden vazgeçti. Genç devlet dünyanın çoğu ülkesi ile diplomatik ilişkiler kurdu, dünya toplumunun bir üyesi haline gelerek uluslararası alanda tanınmış oldu. Bu süreçte Kazakistan beklenmedik bir hamle yaparak devletin uzun vadeli gelişimi için bir strateji geliştirdi. 1997 yılında Nursultan Nazarbayev, “Kazakistan-2030 Stratejisi”ni ilan etti. Sovyet sonrası ülkeler acil sosyal, ekonomik ve iç siyasi meseleleri çözmekle uğraşırken, Kazakistan’ın ilk cumhurbaşkanı ülkesini otuz yıl sonrası ufkunun ötesine bakmaya çağırdı.
Dünyanın İlk 30 Ülkesi Arasına Girme Hedefi Kazakistan’ın ikinci modernizasyonu 1990’ların sonlarında başladı ve 2010’ların ortasında tamamlandı. Bu dönemde devlet olarak oluşan ve ayaklarında durmayı öğrenen Kazakistan, 1990lı yılların başındaki çetin reformlarının meyvelerini toplamaya başladı. Nazarbayev önderliğinde ekonomi, sürdürülebilir büyüme yakaladı. Ülkede modern bir devlet kurumları ve orta sınıf oluştu. Reformların sonucu olarak toplumun refah seviyesi yükseldi. 1990’ların başında kişi başına GSYİH 700 dolar iken, bu rakam 2013 yılında 12.000 dolara ulaştı. Bundan dolayı Dünya Bankası Kazakistan’ı orta gelirli ülkeler arasına aldı. İkinci modernizasyon döneminde Kazakistan’ın önemli bir başarısı, bugün Birinci Cumhurbaşkanı Nur-Sultan’ın adını taşıyan devletin yeni başkentinin taşınması ve yeniden inşasıydı. Yeni başkent, devletin kalkınmasının bir dizi stratejik sorununu çözdü ve ülkemizin yeni tarihsel döneminin sembolü haline geldi. 2012 yılında Kazakistan, dünyanın en rekabetçi 50 ülkesi arasında girdi. Aynı yıllarda Nursultan Nazarbayev, “Kazakistan-2050 Stratejisi”ni açıkladı. Hedef, birkaç on yıl içinde dünyanın 30 ileri ülkesi arasına girmektir.
Manevi Modernleşme Nazarbayev 2017’de Üçüncü Modernizasyonu açıkladı. Kazakistan, büyüme potansiyelini ortaya koymuştu. Nursultan Nazarbayev’in politikaları sayesinde Kazakistan’ın GSYİH’si 22 milyar dolardan 184 milyar dolara yükselmişti. İş faaliyeti koşullarını geliştirme çabaları, ülkeyi Dünya Bankası’nın “Doing Business” derecelendirmesinde 2005 yılındaki 86. sıradan 2019’da 25. sıraya taşımıştı. Bu yeni kalkınma hedefine ulaşmak için topluma karşı sorumlu ve profesyonel bir devletin oluşturulması gerekmekteydi. Bu yeni dönemin öncelikleri arasında ekonominin etkili gelişimi, yurtdışından yatırım çekme, yenilikçi sanayileşme, daha fazla sosyal modernleşme ve halkın birliğinin korunması bulunmaktadır. Bu dönemde ulusal kalkınma, “Ruhaniy Jangıru” (Manevi Modernleşme) özel programı çerçevesinde beşeri sermayenin geliştirilmesine dayanmaktadır. Hedefleri birbiriyle uyumlu olan üç modernizasyon, bütünsel bir güncelleme ve geliştirme sürecini oluşturmaktadır. İstikrarlı bir devlet yapısı ve güçlü başkanlık sistemi, ülkede reformların gerçekleşmesini mümkün kıldı. Genel olarak, ana sonuç şudur ki modern Kazakistan 1990’ların hayatta kalma mücadelesini çoktan aşmış ve en gelişmiş ülkeler arasında kendine özel yerini almak için küresel rekabete girişmiş bulunmaktadır.
Dengeli Dış Politika Nazarbayev’in dış politika anlayışına da değinmek gerekirse, “çok vektörlülük” olarak tanımlanan dengeli politika sayesinde Kazakistan’ın güvenliği sağlandı ve ülke uluslararası toplumunu saygın bir üyesine dönüştü. Kurucu Cumhurbaşkanın uluslararası arenada ortaya attığı fikir ve girişimlerinin çoğu uygulandı. Kazakistan, küresel nükleer güvenlik alanındaki kilit ülkelerin biri haline geldi. Barışı koruma politikalarında ve Dağlık Karabağ, İran nükleer krizi, Ukrayna, Suriye ve diğer ülkelerdeki çatışmaların çözümünde bir takım sonuçlar elde etti. Kazakistan’ın barışçıl politikası, ülkenin AGİT, Şanghay İşbirliği Örgütü, İslam İşbirliği Teşkilatı, 2017-2019’da BM Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyeliği ve diğer uluslararası kuruluşların başkanlığına seçilmesine katkıda bulundu. Nazarbayev’in Avrasyacı fikri temelinde Avrasya Ekonomi Birliği oluşturuldu. Kazakistan DTÖ’ye üye oldu ve büyük altyapı projelerinin uygulanması sayesinde, Doğu ile Batı arasındaki ulaştırma ve ticaret koridorları bakımından merkezi ülke haline geldi.
Sonuç olarak, Nazarbayev’in önderliğinde gerçekleşen üç modernleşmenin neticesi olarak, Kazakistan “zaman sıçraması” yapmayı başardı. Diğer bir ifadeyle, ülke bir siyasi-tarihsel dönemden yeni bir döneme, bir ekonomik sistemden diğerine geçiş yaptı. Nazarbayev’in Kazakistan için yaptıklarını gelecek nesillere aktarmak amacıyla 2011 yılında, onun ilk olarak Cumhurbaşkanı seçildiği 1 Aralık günü Birinci Cumhurbaşkanı Günü olarak ilan edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TEKNOFEST 2024’te yaptığı konuşmada, “Teknolojiyi sadece kullanan değil; tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nda düzenlenen TEKNOFEST 2024’e katılarak bir konuşma gerçekleştirdi.
Konuşmasına Adanalıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ağustos’ta Adana’ya gelerek muhteşem bir projenin açılışını yaptıklarını, Adana ile Mersin’in de gurur kaynağı olan Uluslararası Çukurova Havalimanı’nı tüm bölgenin hizmetine sunduklarını hatırlattı.
Şimdi de dünyanın en büyük Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali için Adana’da olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her yıl milyonlarca vatandaşımızın akın ettiği, gençlerimizin heyecanla beklediği TEKNOFEST Adana’ya hepiniz hoş geldiniz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Adana’nın gençlerin coşkusuyla bir başka güzel olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: “Gözlerinin ışıltısında aydınlık yarınlarımızın müjdesi olan siz gençlerimizle Adana ve Şakirpaşa bugün çok farklı. Bugün burada sadece millî teknoloji hamlemizin göz kamaştıran ürünleri yok. Burada aynı zamanda Türkiye Yüzyılı’nın mimarı olacak genç yüreklerimiz, parlak zihinlerimiz var. Burada yarının Hezarfen Ahmet Çelebileri, Cezerileri, Ferganileri, Ali Kuşçuları, Aziz Sancarları var. Burada aşkın diliyle, barışın diliyle, ilmin, teknolojinin, bilimin diliyle konuşan, ufku açık yüz binlerce gencimiz var. Sizlerin vasıtasıyla bilime, araştırmaya, teknolojiye, keşfetmeye özellikle meraklı ülkemizin tüm gençlerini bir kez daha sevgiyle selamlıyorum. Kalplerimizi tekrar buluşturan Rabbime hamdediyorum.
Biz, Çukurova Havalimanı’nı açtığımızda birileri Şakirpaşa ile ilgili yoğun bir algı çalışması yürüttüler. Akla, vicdana, siyasi ahlaka sığmayan bir sürü iddiayı gündeme taşıdılar. Peki, ne oldu? İddialarının hiçbir geçerliliğinin olmadığı bugün bir kez daha ortaya çıktı. Şakirpaşa kapandı mı? Şakirpaşa açık mı? Buyurun biz de bugün Şakirpaşa’ya indik. Ve şimdi Şakirpaşa’da bir TEKNOFEST fuarını şu anda gümbür gümbür buradan dünyaya haykırıyoruz. Algı operasyonlarından etkilenip Şakirpaşa ne olacak diye endişelenen Adanalı gençlerimize sesleniyorum, siz, birilerine bakıp da asla endişe etmeyin. Şakirpaşa eskisinden daha mühim, daha hayati görevler icra edecek. Millî teknoloji hamlemizin simgesi olan TEKNOFEST sadece bir başlangıç. İnşallah burayı tarihine, misyonuna ve önemine uygun şekilde çok etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TEKNOFEST 2024’ün Adana’ya, Türkiye’ye, millete ve özellikle gözleri parlayan gençlere hayırlı, uğurlu olmasını diledi.
Gençlere özgüven aşılayan, umudu ve başarmayı öğreten bu güzide festivalin düzenlenmesinde emeği geçen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfını, sponsorlar ve iştirakçiler ile güvenlik görevlisinden gönüllülere herkesi tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerine tek tek teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü de sizler gibi pırıl pırıl evlatlar yetiştiren, vatanına, milletine, devletine, tüm gücüyle hizmet edecek böyle parlak gençler büyüten anne-babalarımıza ediyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldıkları yarışmalarda ödül alan tüm gençleri, takımları kutlayarak, şunları ifade etti: “İsmini yaşattığımız eski Adana Valilerinden, Adana nehirlerini ıslahıyla ve tarıma verdiği destekle bilinen Şakir Paşa’yı da rahmetle anıyorum. Yiğidin sevdiği güzel olunca, ömrü arkasından sökülür gidermiş. Öyle demişler sevgili gençler. İşte bizim gönlümüzde de buraların, Çukurova’nın çok ayrı bir yeri var. İlk fetihlerden Kuvayı Millîye’ye ve günümüze kadar devletine, milletine, hakka ve hakikate sahip çıkan Adana’nın kalbimizde farklı bir yeri var. Toroslar’ın çocukları, Çukurova’nın evlatları, Yemen’den Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye, coğrafyamızın dört bir yanında hilal uğruna, bekamız uğruna ve sevdamız için şehit düştüler. Bugün başı dik, alnı ak, huzur içinde yaşıyorsak, gölge olarak sadece ay yıldızlı al bayrağımızın gölgesini tanıyorsak, ölümden korkmayan o aziz şehitlerimiz sayesindedir. Bu vesileyle Adana’nın verdiği şehitleri, tüm şehitlerimizle birlikte rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Ruhları şad olsun. Rabbim, hepsinden razı olsun.”
Geleceği inşa etmenin, yarınları hayal etmekle başlayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin teknoloji serüveninin geçmiş yıllarda bugünü düşünerek hayal eden, dert ve ideal sahibi şahsiyetlerin emekleriyle şekillendiğini söyledi.
“SON 22 YILDA ELDE ETTİĞİMİZ HİÇBİR KAZANIM, BİZE ALTIN TEPSİDE SUNULMADI”
Biruni, Uluğ Bey, Cabir bin Hayyan, Harezmi, Piri Reis ve daha nice büyüğün bu uğurda fikir ve yürek teri döktüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil ve Necmettin Erbakan’ın hayallerini gerçekleştirmek pahasına bedeller ödediğini, hayalperestlikle suçlanmaktan şüpheli ölümlere kadar pek çok badireyle karşılaştığını hatırlattı.
Onların inandıkları yolda yürümekten hiçbir zaman vazgeçmediğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şunu bilmenizi isterim, bugün hepimizi gururlandıran TEKNOFEST’e ulaşmak, buradaki ileri teknoloji ürünlerini yapmak asla kolay değildi. Bilhassa son 22 yılda elde ettiğimiz hiçbir kazanım, bize altın tepside sunulmadı. Zorluklarla karşılaştık, engellerle buluştuk, sabotajlara maruz bırakıldık. İçeriden ve dışarıdan ihanetlere uğradık. Haksızlıkların, çifte standartların her türünü gördük, yaşadık. Neyi başardıysak, bileğimizin gücüyle başardık. Alnımızın teriyle başardık. Yüreğimizi, gerektiğinde canımızı ortaya koyarak başardık. Dün bize parasıyla, savunma sanayii teknolojisi ürünü vermeyen ülkelere artık ihracat yapar hâle geldik.”
Kendilerinden öncekilerin zor zamanlarda verdikleri asil mücadeleye dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz de onların açtığı yolda sarsılmadan, yıkılmadan cesaretle yürüdük. O mücadele adamlarından büyük ve güçlü Türkiye için canını dişine takanlardan birisi de merhum Özdemir Bayraktar’dı” dedi.
Özdemir Bayraktar’ın insansız hava araçlarında çığır açan bir isim ve millî teknoloji hamlesinin mihmandarlarından olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BAYKAR’ın bugün hayata geçirdiği pek çok projenin de fikir babasıydı. Kararlıydı, azimliydi, cesurdu. Yılmadı ve yıldırmadan da yoluna devam etti. Kendi ifadesiyle, durumdan vazife çıkaran idealist bir insandı. Bugün İHA ve SİHA’larımız 50’den fazla ülkede Türk savunma sanayini gururla temsil ediyorsa bu başarıda Özdemir ağabeyin çok büyük payı vardır. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. İnşallah sizler bu mücadeleyi çok daha iyi seviyelere taşıyacaksınız” diye konuştu.
Gençlerin kendilerinin eksiklerini telafi edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Unutmayın, sizler Türkiye’nin umudusunuz, sizler Türkiye’nin istikbali, Türkiye’nin aydınlık yarınlarısınız. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak sizlerden isteğim hayallerinizin peşinden gitmeyi asla bırakmamanızdır. Karşılaştığınız zorluklara aldırmadan sabırla, inançla hedeflerinize doğru yürümekten asla vazgeçmeyin. ‘Yapamazsınız, başaramazsınız’ diyen zihni köleleştirilmiş, iradesi esir alınmış felaket tellallarına kulak asmayın. Unutmayın sabır acıdır, zordur, çetindir ama meyvesi daima tatlıdır. İnancın ve azmin elinden Allah’ın izniyle hiçbir şey kurtulamaz. Sevgili gençler, tüm bunları şu gerçeğin farkında olarak söylüyorum, Türkiye artık eski Türkiye değil, Türkiye 22 yıl öncesinin Türkiye’si asla değil. Ekonomide, savunmada, eğitimde, teknoloji altyapısında 22 yıl öncesi ile kıyas dahi edilemeyecek bir Türkiye’de yaşıyoruz, yaşıyorsunuz.”
“İNSANSIZ HAVA ARAÇLARINDA DÜNYANIN İLK ÜÇ ÜLKESİ ARASINDAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 22 yılda gençlerle hayalleri arasına girebilecek birçok engeli kaldırdıklarını belirterek, “Millî gelirde tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon dolar sınırını aştık, nereden nereye. Savunma sanayinde yerli ve millî üretimin payını yüzde 80’lere çıkardık. İnsansız hava araçlarında dünyanın ilk üç ülkesi arasındayız” bilgisini verdi.
Araştırma Geliştirme Merkezi sayısını da sıfırdan 1328’e çıkarttıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Buralarda 66 bin 250 projeyi tamamladık, 14 bin 634 proje ise devam ediyor. 22 yıl önce sadece 2 teknopark vardı, bugün 104 teknoparkımız var. Tasarım merkezimiz yokken bugün 332 tane tasarım merkezine sahibiz. Buralarda da 13 bin 101 proje tamamlandı, 2 bin 262 proje devam ediyor. Daha bunlar gibi saymaya kalksak saatler alacak güçlü bir altyapıyı son 22 yıl içerisinde ülkemize kazandırdık.”
Merkezinde gençlerin olduğu 21. yüzyıl Türkiye’sini ilim ve teknolojiyle inşa etmenin gayreti içerisinde olduklarını da vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni, büyük ve güçlü Türkiye’yi yansıtan en önemli tablonun bu sene 10’uncusu düzenlenen TEKNOFEST olduğunu söyledi.
Her geçen yıl katılımcı sayısı artan, ziyaretçi rekorları kıran TEKNOFEST’in geniş yelpazedeki yarışmalarıyla teknoloji ekosistemine ışık tuttuğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TEKNOFEST dışa bağımlılığın, montajcılığın, başkalarına muhtaç yaşamanın ülkemizin kaderi olmadığını bizlere çok net bir biçimde gösteriyor. TEKNOFEST, unutmayın gençler, bir gençlik destanıdır, TEKNOFEST bir teknoloji devrimidir. TEKNOFEST, bereketli Anadolu topraklarında filizlenen idealist gençlerin güçlü sesidir” diye konuştu.
2018’den bu yana TEKNOFEST’in dalga dalga büyüdüğüne hep beraber şahitlik ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “2018’de, 14 farklı kategoride toplam 4 bin 333 takım ve 20 bin yarışmacıyla başlamıştık. Geçen sene İstanbul, Ankara ve İzmir’de 41 farklı kategoride 333 binden fazla takım, 1 milyondan fazla yarışmacıyla, 4,5 milyon ziyaretçiye ulaştık, Allah’a hamdolsun. TEKNOFEST Adana’ya ise 50 farklı kategoride, 790 binden fazla takım, 1 milyon 650 binden fazla yarışmacı başvurdu. Ziyaretçi bakımından da yeni bir rekora imza atacağımıza inanıyorum. Adana ve Mersin başta olmak üzere Akdeniz bölgesindeki tüm gençlerimizi, tüm çocuklarımızı, Şakirpaşa’ya davet ediyorum.”
“GERİLİM, ÇATIŞMA VE SAVAŞLAR COĞRAFYAMIZI İÇTEN İÇE ÇÖKERTİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede son yılların en sancılı günleri yaşandığına işaret ederek, “Gerilim, çatışma ve savaşlar coğrafyamızı içten içe çökertiyor. Gazze ve Lübnan’daki katliamları millet olarak, insanlık olarak içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz” dedi.
Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları başlayalı neredeyse bir yıl olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, çoğu çocuk ve kadın 50 bin kişinin vahşice siyonist İsrail tarafından katledildiğini söyledi.
Saldırılarda 100 bine yakın insanın da yaralandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Şehirler birer enkaz yığınına döndü. İsrail, Hamas bahanesiyle önce Gazze’yi işgal etti, şimdi de Hizbullah bahanesiyle Lübnan’da kan döküyor. Filistin’in seçilmiş son başbakanı İsmail Heniyye’yi Tahran’da şehit ettikten sonra, geçtiğimiz günlerde de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı katlettiler. İsrail saldırılarında can veren Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.”
“GAZZE, BATI ŞERİA VE LÜBNAN İLE SINIRLI KALMAYACAK SİNSİ BİR PLAN UYGULAMAYA KONULMUŞTUR”
Uluslararası hukukun tamamen rafa kaldırılmış durumda olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgede ateşkese, barışa ve huzura her yaklaşıldığında, İsrail hükümeti bu süreci dinamitleyecek bir provokasyona imza atıyor. Ateşi tüm bölgeye yaymak, coğrafyamızı kana ve gözyaşına boğmak için her yola başvuruyorlar” ifadesini kullandı.
İsrail’in, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen kişi” ilan etmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Utanmadan, sıkılmadan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’e, özellikle kalkıyor ‘Birleşmiş Milletler’e gelemez’ diye meydan okuyor. Şu hâle bak, şimdi 196 ülke, herhalde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sahip çıkacaktır. Sen kim oluyorsun da burada Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne yönelik, Birleşmiş Milletler’e gelemeyeceğine dair ferman gönderiyorsun? Kundaktaki bebekleri dahi öldürmekten zevk alan bir cinnet hâliyle karşı karşıyayız. Tüm bu gerçeklere rağmen ne yazık ki Batılı güçler, bu katliam şebekesine silah, mühimmat, istihbarat ve diplomatik destek vermeyi sürdürüyor. Gazze’ye ve Lübnan’a yağan binlerce tonluk bombaların nereden geldiği, nerede üretildiği, kimler tarafından tedarik edildiği bellidir. Kimse kusura bakmasın ama dökülen her damla kana bombaları atanlar kadar o bombaları temin edenler de aynı derece ortaktır. Burada şunu çok açık ifade etmek durumundayım, bölgemizde sadece Gazze, Batı Şeria ve Lübnan ile sınırlı kalmayacak sinsi bir plan uygulamaya konulmuştur. Bu planın nihai hedefinin neresi olduğunu görmek ve anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.”
“İSRAİL YÖNETİMİ YAPTIĞI HER AÇIKLAMAYLA ASIL NİYETLERİNİ ORTAYA KOYUYOR”
Tarih bilen, dinler tarihi bilen, siyaset ve diplomasi bilen herkesin meselenin Kudüs, Mescid-i Aksa ve “vadedilmiş topraklar” hezeyanı ile bağlantısını kolayca idrak edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz hepimiz arz-ı mevudun ne olduğunu gayet iyi biliriz. Vaat edilmiş toprakların ne olduğunu gayet iyi biliriz. 30 kilometre mesafede adeta Türkiye’ye meydan okuma yarışına giriyorlar. Bunları biz gayet iyi biliriz. Mevcut İsrail yönetimi yaptığı her açıklamayla, paylaştığı her haritayla asıl niyetlerini ortaya koyuyor” dedi.
Türkiye’nin sahadaki gelişmeleri anbean takip ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin komşular ve bölgedeki tüm kardeş ülkelerle işbirliğini ileriye taşıdığını ifade etti.
Zalimler karşısında insanlık cephesini güçlendirmenin gayretinde olduklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Savunma sanayii alanında dışa bağımlılığımızı en aza indirmeye çalışıyor, yerli ve millî üretimi çok güçlü biçimde destekliyoruz. Devlet destekli siber saldırılara ve dijital terör eylemlerine karşı mukavemetimizi sürekli güçlendiriyoruz. Elektronik harp ve millî yazılım konusu zaten gündemimizin üst sırasında yer alıyor. Teknolojiyi sadece kullanan değil tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden denizaltına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından hava savunma sistemlerine kadar çok geniş bir alanda hamdolsun son derece güçlüyüz. İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız. TB2’lerle yakaladığımız, Akıncı ile sürdürdüğümüz ivmeyi savaş uçağımız Kızıl Elma ile çok farklı bir seviyeye taşıyacağız. Şu hakikati lütfen aklınızdan çıkarmayın, Adanalı kardeşlerim ‘Elle gelen öğün olmaz o da arasan bulunmaz.’ atasözünü çok iyi bilir. Biz de savunma sanayii alanı başta olmak üzere dışa bağımlılığın acısını çok iyi bilen bir ülkeyiz. Bize takılan çelmeleri, müttefiklerimizin uyguladığı gizli-açık ambargoları unutmadık.”
Teknolojinin sadece kalkınma ve refah değil bağımsızlık, güvenlik ve egemenlik manasına da geldiğini defalarca tecrübe ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bayraktar’la, ANKA’yla, Akıncı’yla, Aksungur’la, Kızılelma’yla, Atak’la, Hürkuş’la, Hürjet’le, Gökbey’le, Kaan’la, Anadolu’yla, Altay’la ve ülkemizin caydırıcılığını artıran daha nice savunma kabiliyetlerimizle iftihar etmenin sebebi işte budur” dedi.
Türkiye’nin her zaman sulhu sükûnun tarafında olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bunları da savaş heveslisi olduğumuz için değil, vatanımızı ve vatandaşlarımızı kem gözlerden layıkıyla korumak için yapıyoruz. Bölgemizin içinde bulunduğu cinnet hâli karşısında bugüne kadar olduğu gibi yine mazlumların yanında, adaletin safında yer alacağız” ifadesini kullandı.
“Coğrafyamızın yeni bir Sykes-Picot taksimiyle tekrar lime lime edilmesine göz yummayacağız.” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hedefleri yakalamada en büyük güç kaynağının gençler olduğunu söyledi. “Yerli ve millî olsun” diyerek çırpınan gençler oldukça vatanın daima güvende olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mavi Vatan’da, Gök Vatan’da sizlerin sesi, sizlerin nefesi her daim duyulacak. Size güveniyor, inanıyor ve hepinizle iftihar ediyorum. Sizlerle yol yürümekten, sizlere yoldaşlık etmekten onur duyuyorum. ‘Ülkem, milletim, insanlık için ne yapabilirim’ diye gayret eden, düşünen ve hayallerinin peşinden ayrılmayan siz gençleri yetiştiren ailelerinize de teşekkür ediyorum” dedi.
TEKNOFEST logolu montla platforma çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, festival paydaşlarıyla fotoğraf çektirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra TEKNOFEST Girişim Yarışması’nda dereceye giren gençlere ödüllerini verdi. TEKNOFEST Yönetim Kurulu ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra T3 Vakfı Yönetim Kurulu ile TEKNOFEST pozu vererek fotoğraf çektirdi.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 2024’ün 9 ayında ihracatın geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,2 artışla 193 milyar dolara ulaştığını belirterek, “Böylece ilk 9 ayda mal ihracatında net 5,9 milyar dolar artış sağlandı.” dedi.
Bakan Bolat, Ticaret Bakanlığı Konferans Salonu’nda, eylül ayı dış ticaret rakamlarını açıkladı.
Orta Vadeli Program’ın en önemli omurgalarından birinin dış ticarette sürdürülebilir bir dengeyi sağlamak, dış ticaret ve cari açığı düşürmek olduğunu dile getiren Bolat, bu çabalarla büyümede ihracatın payını artırarak enflasyonla mücadele programına katkı vermenin amaçlandığına dikkati çekti.
Bolat, Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 5,1 büyüdüğünü anımsatarak, bu eğilimin 2024’te de devam ettiğini söyledi.
Bu yılın ilk çeyreğinde ülkenin yüzde 5,3 büyüdüğünü kaydeden Bolat, “Bu büyümenin 2,5 puan katkısı net ihracattan gelmektedir. İkinci çeyrekte yüzde 2,5 büyüdük. Onun da 1,3 puanı net ihracatın katkısından gelmektedir. Bu sağlıklı ve istikrarlı bir büyümenin formülüdür.” diye konuştu.
“Son 14 ayında içinde 9 ay, aylık ihracat rekorları kırdık”
Bolat, eylül ayında dış ticarette dengelenmenin devam ettiğini, 2024 Ocak-Eylül verilerinin de olumlu ilerleyişi gösterdiğini ifade ederek, şu bilgileri paylaştı:
“Eylül ayında ihracatımız 22 milyar 7 milyon dolar oldu. Bu rakam geçen yılın rakamına göre yüzde 1,8’lik küçük bir azalışı ifade etmekle beraber, bunun en önemli sebebi takvim etkisi olmaktadır. Altın ihracatında yüzde 66’lık bir gerilememiz söz konusu. Altın ve enerjiyi çıkardığımızda ihracatımızdaki artış eylülde yüzde 3,3, 20,8 milyar dolara ulaşmış oldu. Son 14 ayında içinde 9 ay, aylık ihracat rekorları kırdık.”
Bolat, ithalatta da eylül ayında azalma trendini görmekten memnuniyet duyduklarının altını çizerek, şöyle devam etti:
“İhracattaki 1,8’lik küçük artışın yanında ithalatımızda da eylül ayında yüzde 1,4’lük bir azalış söz konusu oldu. Yani her kesimde de yaklaşık 400 milyon dolar civarında bir azalış söz konusu oldu. Çeyreklik trend burada çok önemli. 2024 yılı 3’üncü çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine göre ihracatta yüzde 4,4’lük artışımız var, bu 3 milyar dolarlık artışa tekabül ediyor. İthalatta da söz konusu dönemde yaklaşık 6 milyar dolarlık azalma söz konusu. Bu da yüzde 6,8’lik bir azalışa tekabül ediyor.”
“Eylülde dış ticaret açığı 5,1 milyar dolar olarak gerçekleşti”
Bakan Bolat, eylülde, dış ticaret açığının 5,1 milyar dolar olarak gerçekleştiğini belirterek, “Geçen yılın aynı döneminde de 5 milyar 95 milyon dolar dış ticaret açığı kaydedilmişti. Her 2 yılı kıyasladığımızda dış ticaret açığımızda çok sınırlı bir artış gerçekleşmiş.” dedi.
Dış ticaret açığının son 14 ayın 11’inde azaldığına dikkati çeken Bolat, açığın üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre 17,4 milyar dolara gerilediğini, ihracatın ithalatı karşılama oranının ise 8,5 yüzde puan artışla yüzde 79,2 seviyesine yükseldiğini bildirdi.
Bolat, eylül ayında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 81,1 olarak kaydedildiğini anlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
“2024’ün 9 ayında ihracat, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,2 artışla 193 milyar dolar oldu. Böylece ilk 9 ayda mal ihracatında net 5,9 milyar dolar artış sağlandı. Bu dönemde ithalatta ise yaklaşık yüzde 8’lik azalışla 252,9 milyar dolara geriledi. Böylece ithalatımızda da net 21,6 milyar dolarlık azalış var.”
“Dış ticaret açığı 9 ayda yüzde 31,5 azaldı”
Dış ticaret açığındaki gelişmelere de değinen Bolat, “Dış ticaret açığı yılın 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 31,5 azalışla 87,7 milyar dolardan 60,1 milyar dolara geriledi.” ifadesini kullandı. Bolat, böylece 9 ayda dış ticaret açığının 27,6 milyar dolar azaldığını söyledi.
Bolat, 9 ayda hem enflasyon hem de dış ticaret açığında yaşanan düşüşün Türkiye’deki makroekonomik istikrar sürecine büyük katkılar yaptığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“2024’ün eylülünde yıllıklandırılmış ihracatımız yüzde 3,4 artış ile 261,6 milyar dolara ulaşmıştır. Mal ihracatında son 1 yılda 8,6 milyar dolar net artış sağlandı. İthalat düşüşündeki ana eğilim, bu yıl da devam etti. Yıllıklandırılmış ithalatımız geçen yıl 367 milyar dolar iken bu yıl 340,3 milyar dolara geriledi.” Geçen ay yıllıklandırılmış dış ticaret açığının 78,7 milyar dolara gerilediğine işaret eden Bolat, yıl sonunda bu açığın daha da düşeceğini söyledi.
Bolat, ihracatın ithalatı karşılama oranının da eylülde yüzde 76,8 olduğunu aktardı.
Hizmet ihracatının geçen yılı sonunda 106 milyar dolar olduğunu belirten Bolat, Bakanlık olarak 9 ayda hizmetler ihracatını 84 milyar dolar olarak hesapladıklarını söyledi.
Bolat, cari işlemler açığının temmuz itibarıyla 19,1 milyar dolara gerilediğine işaret ederek, “Cari açıkta yıl sonu Orta Vadeli Program tahmini 34,5 milyar dolar. Kesin olarak 20 milyar doların altında cari işlemler açığıyla yılı kapatacağız.” diye konuştu.
Sektörel bazda ihracat rakamları hakkında da bilgi veren Bolat, 9 ayda ihracatın otomotiv sektöründe yüzde 6,7, kimya sektöründe yüzde 5,7, çelik sektöründe yüzde 10,5, tekstil sektöründe yüzde 12 ve mücevher sektöründe yüzde 7,6 arttığını kaydetti.
Bolat, Avrupa Birliğine 9 ayda 80,5 milyar dolar ihracat yapıldığını belirterek, Almanya’da büyük durgunluk yaşandığını ve bu nedenle söz konusu ülkeye yapılan ihracattın 607 milyon dolar azaldığını ifade etti. Bu dönemde İngiltere, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hollanda’nın, ihracatın en çok arttığı ülkeler olduğunu aktaran Bolat, ihracatın en fazla azaldığı ülkenin yaklaşık 6 aydır ticaret yapılmayan İsrail olduğunu, bu ülkeyi Rusya, Almaya, Fransa ve İsviçre’nin takip ettiğini söyledi.
“Mal ve hizmet ihracatını ne pahasına olursa olsun artırma hedefimiz var”
Hükümet olarak “Türkiye Yüzyılı”nı ticaret yüzyılı yapma hedefiyle yola çıktıklarını aktaran Bolat, “Mal ve hizmet ihracatını ne pahasına olursa olsun artırma hedefimiz var. Ama takdir edersiniz ki kuzeyimizde büyük bir sıcak savaş, güneyimizde bir soy kırım ve genişlemekte olan sıcak savaş var. Özelliklede Avrupa’da yaşanan büyük bir ekonomik durgunluk söz konusu. Bu olumsuzluklara rağmen ihracat için koşturan ihracatçılarımızı kutluyoruz.” diye konuştu.
Bolat, ihracatçılara yardımcı olmak üzere Eximbank kaynakları artırdıklarına dikkati çekerek, “Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve Merkez Bankamız ile çalışıyoruz, bir kaç güne kadar Eximbank ve reeskont kredileriyle ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığımız yeni açıklamalar yapacak. Gerek miktar artırımı gerekse de maliyet düşürme noktasında çalışmalar nihayete ermek üzere.” değerlendirmesinde bulundu.
Geçmiş yıllarda yüzde 80 seviyelerinde uygulanan ihracat bedellerinin Merkez Bankasına satış yükümlülüğünün yüzde 30’a indirildiğini anımsatan Bolat, “Ayrıca, kurumlar vergisi oranı ihracatçılarımız için 5 puan aşağı çekilerek yüzde 20 seviyesine getirildi. Ayrıca, hizmet ihracatçısı şirketlerin yabancılara sundukları hizmetlerden elde ettikleri kazançlarını Türkiye’ye getirmeleri durumunda, söz konusu kazançların yüzde 80’ini vergi matrahından düşürmeleri mümkün hale getirildi.” dedi.
“İhracat için bütün imkanlarımızı seferber etmeye devam edeceğiz. İhracat için ‘asla durmak yok, çalışmaya devam’ sloganıyla hedeflerimizi gerçekleştirinceye kadar Bakanlık ve ihracatçılar ailesi olarak çalışacağız.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.