Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Avrupa Birliği (AB) ile Birleşik Krallık arasında sağlanacak anlaşmaya paralel biçimde, Türkiye ile Birleşik Krallık arasında da bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması yönünde Birleşik Krallık makamlarıyla çalışmaların olumlu ilerlediğini belirterek, “Hatta belli bir noktaya ulaşmış durumdayız.” dedi.
Bakan Pekcan, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneğince (TÜSİAD) düzenlenen “Küresel Tedarik Zincirlerinin Yeniden Yapılanması” konulu webinara katıldı.
Dünya ekonomisinde küresel değer zincirlerinin trendinin değişmesi veya en azından dönüşmesi ihtimaliyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Pekcan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının bu ihtimalin belirlenmesinde tetikleyici rol üstlendiğini söyledi.
Pekcan, salgının, modern dünyada eşine az rastlanmış ölçüde ekonomik şoklara ve daralmaya yol açtığına işaret ederek, bunun hem arz hem de talepte gerçekleştiğini, finansal piyasalarda da ciddi dalgalanmaların kaydedildiğini bildirdi.
Kovid-19 krizinin, küresel değer zincirlerinin işleyişindeki derin fay hatlarını harekete geçirdiğine dikkati çeken Pekcan, küresel şirketler ve onların farklı kıtalarda yer alan tedarikçileri arasındaki karşılıklı yüksek bağımlılık modelinde kırılmalar oluştuğunu yarattığını dile getirdi.
Pekcan, özellikle salgının ilk dönemlerinde tedarik zincirlerindeki aksamaların küresel firmalar tarafından yeni tedarik ağları arayışı için de bir başlangıç oluşturduğunu vurgulayarak, “Bu, Çin’e alternatif üretim üsleri yaratılması çalışmalarının hızlanmasına yol açmıştır. Bu çerçeveden bakıldığında yeni arayışların bir neticesi olarak, önümüzdeki dönemde, küresel değer ve tedarik zincirlerinde hissedilebilir ve gözle görülebilir değişimleri yaşamamız şaşırtıcı olmayacak.” diye konuştu.
Bakan Pekcan, küresel değer zincirlerindeki dönüşümü konuşmanın tek sebebinin salgın olmadığını, Endüstri 4.0 olarak başlayan trendle dönüşümün temellerinin atılmaya başlandığını, özellikle otomasyon alanında yeniliklerin üretimde düşük vasıflı iş gücüne bağımlılığı azaltabilecek nitelikte olduğunu kaydetti.
Düşük vasıflı iş gücüne bağımlığın azalmasının da üretim süreçlerinin dağınık küresel ölçekli yapısından daha bütünleşik bölgesel ölçekli bir yapıya dönüşmesini teşvik edebilecek nitelikte olduğunu ifade eden Pekcan, “Dolayısıyla aslında Endüstri 4.0 ile başlayan üretimde bölgesel yoğunlaşma sürecinin, ticaret savaşları ve korumacılık önlemleriyle beraber tetiklenmesi, pandemi şokuyla birlikte hız kazanmış olabileceği yönünde bir değerlendirmede bulunmak mümkün.” ifadelerini kullandı.
– “Bloklaşma ve kamplaşma gibi süreçlere taraftar değiliz”
Bakan Pekcan, özellikle ABD ve Avrupa Birliği’ndeki (AB) üreticilerde tedarikçilerin yurt içi veya yakın bölgelere alınmasına yönelik çalışmalar başlatılmasına ve yerelleşmenin artırılmasına yönelik bir eğilim oluştuğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
“Hatta bunun da bir yan etkisi olarak, bölgesel bloklaşmanın artabileceği, liberal ticaret politikalarının yerini korumacılığın, ülkeler arası iş birliğinin yerini ise bölgeselleşmenin ve milliyetçiliğin alacağı ‘adalaşma’ dönemine girdiğimiz bile bazı uluslararası çalışmalarda dile getirilmeye başladı. Tedarik mesafelerinin ve sürelerinin kısalması, tedarikçi sayılarının artırılması, tedariklerin daha sık ve daha küçük partiler halinde yapılması, tedarik zincirlerinde bölgesel yeni ağlar kurulması, yeni tedarik zinciri ağlarına yönelik olarak yeni ticaret ve gümrük birliği alanları oluşturulması öne çıkabilecek eğilimler arasında değerlendirilmektedir. Küresel ticaretteki korumacılık maalesef yeni bir konu değil. Pandemi öncesinde, özellikle 2018 yılından itibaren ABD-Çin-AB eksenli başlayan ve küresel ekonomiyi kıskacına alan korumacılık trendi bugün de artarak etkilerini sürdürüyor. Biz Türkiye olarak her zaman adil rekabet şartları ve kurallara dayalı serbest ticaretten yana olduk. Çünkü biz kendimize ve rekabet gücümüze güveniyoruz. Dolayısıyla bloklaşma ve bloklar arası kamplaşma gibi süreçlere genel itibarıyla taraftar değiliz ancak elbette tüm bu senaryoları iyi irdeliyoruz ve pozisyonumuzu bu yönde alıyoruz.”
– “Ticari diplomasi faaliyetlerini de etkinlikle sürdürüyoruz”
Pekcan, bölgesel ölçekte bakıldığında bugün Türkiye’nin, AB başta olmak üzere, komşu ve çevre ülkelerle güçlü bir yasal iş birliği altyapısının, derinleşmiş ekonomik ve ticari ilişkilerinin bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bölgemizdeki ticaret ortaklarımızla bu ilişkilerimizi yasal, teknik ve fiili olarak daha da ileri noktalara taşımak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konuda ticari diplomasi faaliyetlerimize de Bakanlık olarak ara vermeden devam ediyoruz. Göreve gelişimden itibaren 164 ikili görüşme gerçekleştirdik, bunların 72’si muhataplarımızla yüz yüze oldu. Bu dönemde hem AB ile Gümrük Birliğinin güncellenmesi hem de çelik sektöründe uygulanan korumacılık önlemleri başta olmak üzere Bakanlık olarak 44 görüşme gerçekleştirdik, bunun 32’sini ben muhataplarımla yaptım. Bu süreçte İstişare Kurulu üyelerimiz yakinen biliyorlar, biz sivil toplum kuruluşlarımızı Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi için aktif rol oynamaya davet ediyoruz. Çünkü artık AB iş dünyasının da en az Türk iş dünyası kadar Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesine ihtiyacı var. 25 yılını doldurmuş ve geçici olarak düzenlenmiş anlaşma üzerinde konuşuyoruz, artık bu pandemi sürecinde de ön plana çıkan dijitalleşme, e-ticaret, servis ve hizmet, kamu alımlarını, tarım ürünlerini kapsamamaktadır. Bu anlaşmanın güncellenmesi her iki tarafın iş dünyasının da faydasınadır.”
Bakan Pekcan, AB ve bölgesel ortaklar olmak üzere ticari diplomasi faaliyetlerini de etkinlikle sürdüklerine işaret ederek, “AB ile Birleşik Krallık arasında sağlanacak anlaşmaya paralel bir biçimde ülkemiz ile Birleşik Krallık arasında bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması yönünde Birleşik Krallık makamları ile çalışmalarımız olumlu biçimde ilerliyor. Hatta belli bir noktaya ulaşmış durumdayız. Sadece AB ile Birleşik Krallık arasındaki anlaşma sürecinin gecikmesi bizim onlara paralel anlaşma yürüttüğümüz için bu gecikmeye neden olmaktadır. Yine ‘Küresel Değer Zincirleri’ bağlamında önemli konular olan AB Yeşil Mutabakatı Stratejisi’ni ve AB Tedarik Zinciri yasal düzenlemelerini yakından takip ettiğimizi ve bu konular üzerinde çalıştığımızı da belirtmek isterim.” dedi.
– “Türkiye’nin bir fırsat dalgası yaşayabilme potansiyeli mevcut”
Bakan Pekcan, küresel değer zincirlerinin dönüşüm sürecinde Türkiye’nin avantajlarına da dikkati çekerek, ülkenin elinin güçlü olduğu söyledi. Dünya genelinde yapılan birçok çalışma ve anketin Türkiye’nin “yeni normal” olarak adlandırılan dönemde alternatif tedarikçi adayı ülkelerden biri olma potansiyeline sahip bulunduğunu gösterdiğini vurgulayan Pekcan, alternatif arayışları çerçevesinde Türkiye’nin, potansiyel olarak, daha avantajlı konuma geçebilecek ülkelerin başında geldiğini bildirdi.
Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi kapsamında özellikle lojistik konusunda attığı adımları da göz ardı etmemek gerektiğini ifade eden Pekcan, bu konuda hızla adımlar atacaklarını, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile koordinasyon halinde sadece kara yolu kotalarına bağlı kalarak değil, hem demir yolu hem de Ro-Ro taşımacılığının ön plana çıkması ve ticaret ortaklıklarının yoğun olduğu ülkelerde Türkiye lojistik merkezlerinin kurulması yönünde çalışmalarının devam ettiğini anlattı.
Pekcan, Türkiye’nin bu avantajın üstüne yeni yatırımlar ve yeni ticari ortaklıkları içeren bir fırsat dalgası yaşayabilme potansiyelinin mevcut olduğunu belirterek, “Türkiye’nin bu fırsat dalgasını içselleştirebilecek kapasitesi var.” diye konuştu.
Bakanlık olarak dijital ekonomiye adaptasyon konusuna büyük önem verdiklerini vurgulayan Pekcan, bu doğrultuda yürüttükleri çalışmalara değindi.
Pekcan, salgın döneminde “e-Ticaret Olarak KOBİ’lerin Yanındayız” kampanyasını başlattıklarını hatırlatarak, “135 bin KOBİ’miz bu kampanyadan yararlandı 7 bin ilave iş gücü yarattık ve 3 bin 761 KOBİ’miz e-ticaretle tanıştı ve 1,2 milyar lira erken ödeme gerçekleştirildi.” ifadelerini kullandı.
Bakanlık projelerinin yanı sıra Türkiye’nin küresel tedarik zincirleri alanında ön sıralarda yer alabilmesi için başlatılan bir projeye de dikkati çeken Pekcan, “Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve özel sektör temsilcilerinin katılımlarıyla toplantılar gerçekleştiriyoruz. Çalışmaları yürütmek üzere bakanlar düzeyinde ‘Yönlendirme Komitesi’ bir de ‘Program Ofisi’ oluşturduk. Bu sürecin önümüzdeki günlerde Bakanlığımızın katkılarıyla daha da kurumsal bir hale geleceğini öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstanbul Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Verdiğimiz mücadele, milletimizi her alanda geri bırakarak, temsilcisi olduğumuz medeniyeti ortadan kaldırmak isteyenlere karşı yeniden bir yükseliş, yeniden bir şahlanış iradesi mücadelesidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen, AK Parti İstanbul Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Dava ve yol arkadaşlarını, partinin mensuplarını, kadınları ve gençleri selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hediye verilecek mahalle ve sandık başkanları nezdinde, kuruluşundan bugüne AK Parti saflarında görev alan, emek veren, mücadele edenlere şükranlarını sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Partinin kuruluşundan itibaren her kademede, her seçimde, iyi ve kötü her günlerinde birlikte olduklarından ebediyete irtihal edenlere Allah’tan rahmet dileyerek, İstanbul’un tarihte ve kendi davalarında da ayrı bir yere, ayrı bir hikâyeye, ayrı bir öneme sahip olduğunu dile getirdi.
“İSTANBUL’U SEVMEK DEMEK, HER RENGİYLE, HER İNANCIYLA, HER KÜLTÜRÜYLE TÜM İNSANLIĞI SEVMEK DEMEKTİR”
Her fırsatta hatırlattığı gibi İstanbul’un sade bir semtini sevmenin bile bir ömre değer olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “İstanbul adını göklere yazarsanız düşlerinizden mehtabının kaybolacağından korktuğunuz bir şehir. İstanbul zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilimiz, vatanımız olan bir şehir. İstanbul güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar bir şehirdir. İstanbul insana seversen olayım yarin dedirten bir şehirdir. Biz İstanbul’u işte böyle bir şevkle böyle bir aşkla seviyoruz. Esasen İstanbul’u sevmek demek 81 vilayetin tamamıyla Türkiye’yi sevmek demektir. İstanbul’u sevmek demek gözü ve gönlü burayla rabıtalı Balkanlarından Kuzey Afrika’sına kadar koskoca bir coğrafyayı sevmek demektir. İstanbul’u sevmek demek, her rengiyle her inancıyla her kültürüyle her meşrebiyle tüm insanlığı sevmek demektir. Bu kadar sevilen bir şehre hizmet etmek de o derece meşakkatli ama aynı zamanda o derece şerefli bir iştir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şehre hizmet etmenin aynı zamanda İstanbul’un manevi muhafızları olan Eyüp Sultan Hazretleri’ne, Yuşa Hazretleri’ne, Hüdayi Hazretleri’ne ve daha nice gönül sultanına hizmet etmek anlamına geldiğini vurguladı.
Bu şehre hizmet etmenin Fatih Sultan Mehmet Han’dan başlayarak üç kıta yedi iklimi aynı kutlu çınarın altında toplayan ecdada, 84 milyonun tamamının kalbine girmek, daha önemlisi gönül coğrafyasının her köşesine ulaşacak bir sevgi haresi oluşturmak demek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizi bu şehre hizmet etme şerefine nail eyleyen Rabbimize ne kadar hamdetsek azdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere seslenerek, “Bizim gecemizi gündüzümüze katarak çalışmamızın gerisinde işte bu aşk vardır. Bize gerektiğinde yedi düvele meydan okuma gücü veren de işte bu aşktır. AK Parti saflarında samimiyetle gayretle fedakârlıkla mücadele eden her bir kardeşimizin de aynı hissiyatla davasına sarıldığına, partisinin başarısı için çalıştığına inanıyorum” diye konuştu.
Dün Gaziantep’te bunu gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem kapalı salon teşkilat toplantısında hem miting alanında on binlerin olduğu meydanda bu aşkı, bu heyecanı, bu coşkuyu gördüklerini vurguladı.
“İSTANBUL’A KAZANDIRDIĞIMIZ HER YENİ MEDENİYET SEMBOLÜMÜZ BİZİM İÇİN ÇOK DEĞERLİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrikaya gittiğinde işçilerle beraberken de bu heyecanı gördüklerini anlatarak, şöyle konuştu: “Gençler elbette her dava gibi bizim davamızın da sembolleri vardır. Tekbirimizle ezanımızla bayrağımızla İstiklal Marşımızla camilerimizle minarelerimizle bu sembollere sıkı sıkıya sarılmamızın gerisinde davamıza olan inancımız, bağlılığımız, sadakatimiz bulunuyor. İşte bunu için İstanbul’un 1453 yılındaki fethi bizim için çok önemli bir dönüm noktasıdır. İşte bunun için fethin nişanesi olan Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması bizim için çok kıymetlidir. İşte bunun için İstanbul’a kazandırdığımız her yeni medeniyet sembolümüz bizim için çok değerlidir. Çamlıca Camisi bizim için çok ama çok değerlidir. Zira Anadolu Yakası’ndaki en büyük sembol. Avrupa Yakası’ndan baktığımız zaman gördüğümüz en büyük sembol. Aynı şekilde Mimar Sinan Camii yine böyle bir sembol. Şimdi geliyor Barbaros Hayrettin Paşa Camii Levent’te dikiliyor. Rabbime hamdolsun, bunlar bize nasip oluyor. Demek ki iş bilenin kılıç kuşananın.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, verdikleri mücadelenin “Ayasofya’yı minarelerinden kurtaracağız” diyenlere karşı, Ayasofya’nın nezdinde inanca sahip çıkma mücadelesi olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Verdiğimiz mücadele, hatırlayın Gezi olaylarında ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyenlere karşı, bu CHP’nin artıklarına, atıklarına karşı bu toprakların ebedi vatanımız olduğunu gösterme mücadelemizdir. Verdiğimiz mücadele, milletimizi her alanda geri bırakarak temsilcisi olduğumuz medeniyeti ortadan kaldırmak isteyenlere karşı yeniden bir yükseliş, yeniden bir şahlanış iradesi mücadelesidir. Verdiğimiz mücadele, değerlerinden ve geçmişinden kopartılarak mankurtlaştırılmaya çalışılan gençlerimize 2053 vizyonumuzu emanet etme mücadelesidir. Gerektiğinde vaktinizi, gerektiğinde malınızı, gerektiğinde canınızı ortaya koymaya feda etmeye değecek bir davadır. Şu anda bu salonda 3 bini aşkın kardeşim var. Kardeşlerim, size olan sevdam sebebiyle unutmayın davası olmayanın sevdası olmaz, sevdası olmayanın öfkesi olmaz. Şayet bazen öfkeli gözüküyorsak tek sebebi sevdamızdır, tek sebebi davamızdır. Rabb’im her birimizi bu dava yolundan, bu sevda yolundan, bu aşk yolundan ayırmasın diyorum. Her dönemde bu kutlu davanın, vefakâr, cefakâr, azimli, cesaretli erleri olmuştur.”
AK Parti’yi kurduklarında teşkilatları, bu dava erlerinin hep birlikte hamiyetiyle gayretiyle omuz vermesiyle elini taşın altına koymasıyla oluşturduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık 20 yılını geride bırakan AK Parti’nin inşasında, yaşatılmasında, yükseltilmesinde emeği geçenlerin hikâyelerinin bile omuzlarındaki yükün ağırlığını göstermeye yeterli olacağını kaydetti.
Zeytinburnu’na geçmiş olsun dileklerinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Osman Bey, bu hafta sonu bir Sarıyer yapalım. O hanım kardeşimizin evini bir ziyaret edelim. Bugün aynı fedakârlıkların örnekleriyle sık sık karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir şehrimizde kadın kolları ilçe başkanı olan hanımefendi kardeşimiz, teşkilat toplantısından ayrılıyor ve bir saat içinde geri dönüp işine devam ediyor. Bu tabloya şahit olan koordinatör milletvekillerimizden biri yanındakilere ilçe başkanımıza kadın kolları başkanımız hanımefendinin niçin gidip geri döndüğünü soruyor. İlçe başkanımız, hanımefendinin henüz 4 aylık bir evladı bulunduğunu, parti çalışmalarına aksatmadan devam ettiğini ancak arada bir çocuğunu emzirmek için 24 kilometre uzaktaki evine gidip hemen geri geldiğini anlatıyor.”
İstanbul’da da benzer pek çok hikâye olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, nafakasını çıkarmak için gece fabrikada temizlik işi yapıp tüm gün teşkilatın hizmetini göreninden, kürsüde partisinin nasıl başarılı olacağını anlatırken kalp krizi geçirip hayatını kaybeden sandık görevlisine kadar nice örnekler olduğunu ifade etti.
AK Parti Arnavutköy ilçe teşkilatından bir kadının hikâyesini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir hanım kardeşimiz son cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde her gün akşam işinden çıktıktan sonra partiye gelip geç saatlere kadar, çalışmalara katılıyor. Bu arada kanser hastası olan babasının durumu ağırlaşıyor. Kendisi bu zor günlerinde babasının yanında olması gerektiği düşüncesiyle bir gün işten çıktıktan sonra teşkilata gitmeyip evde kalıyor. Babası, evladını evde görünce niye partiye gitmediğini soruyor. Hanım kardeşimiz de babasına kendisiyle vakit geçirmek istediği için böyle yaptığını söylüyor. Bunun üzerine babası, ‘Benim hastalığımın dönüşü yok, vatan babadan önemlidir, senin yerin benim yanım değil, görevinin başıdır. Sana hakkım sonuna kadar helaldir. Sen git partideki çalışmalarını yürüt’ diyor. Ertesi gün de Hakk’ın rahmetine kavuşuyor. Evet, bu dava işte böyle bir davadır. İnsanların kendi canlarından bile aziz bildikleri, önde tuttukları bir davadır. İşte bunun için bu davada bencilliğe yer olmaz” şeklinde konuştu.
“Bu davada kibre yer olmaz. Bu davada nobranlığa yer olmaz, ihanete yer olmaz diyoruz” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hesabi değil, hasbi insanların omuzlarında yükselen bu davayı yine aynı şekilde hep daha ileriye taşıyarak 2023’e de 2053’e de zaferle ulaştırmak sorumluluğunda olduklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu sorumluluğu yüreğinde hissedenin gözüne uyku girmez. Girer mi? Girmez. Bu sorumluluğu kalbinde hisseden, yerinde duramaz. Bu sorumluluğu ruhunda hissedenin gözünde en yüce dağlar düz ovaya dönüşür. Ama bu hissiyatı, bu hasbiliği, bu samimiyeti kaybedenin de gözüne, yumruk kadar çıkıntılar aşılmaz dağlar gibi gözükür. Rabbim hepimizi bu davaya layık olan, layıkıyla hizmet edenlerden eylesin.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilatın, genel merkeziyle, illeriyle, ilçeleriyle, mahalle ve sandık temsilcileriyle partinin gövdesi olduğunu söyledi.
Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’un, aynı zamanda en büyük teşkilata da sahip olduğunu, kongrenin ardından İl Başkanı ve yeni il yönetiminin büyük bir aşk ve istekle hemen çalışmalara başladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki 31 bin 124 sandık için 166 bin 877 kişinin görevlendirildiğini, şehrin 39 ilçesinin her birinde yapılan ilçe danışma toplantılarının 17 bin 834 kişinin iştirakiyle gerçekleştirildiğini aktardı.
Önceki dönemlerde görev almış ilçe başkanlarıyla, belediye başkanlarıyla, belediye ve il genel meclis üyeleriyle bir araya gelinerek geçmişten bugüne güçlü köprüler kurulduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki 962 mahalle başkanından 899’unun il yönetimi tarafından evlerinde ziyaret edildiğini, bu mahallelerden 550’sinde mahalle danışma meclisi toplantıları yapıldığını, Ocak ayının ortasına kadar tüm mahallelerde bu toplantıların gerçekleştirileceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim takvimi başlayana kadar AK Parti’nin kuruluşundan itibaren vazife almış tüm sandık kurulu üyeleriyle de bir araya gelineceğini, ilçe başkanlarının, her bir üyelerine, ziyaret ederek telefonla irtibat kurarak ulaşacaklarını bildirdi.
Kendi üyelerinin yanında esnafından hane halkına, sivil toplum temsilcilerine kadar her vatandaşın gönlünü kazanmayı hedefleyen ziyaretlerin kesintisiz sürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kapsamda engelli, yaşlı, yetim öksüz, şehit yakını, gazi ve dar gelirli vatandaşlarımıza ulaşmaya ayrı bir önem veriyoruz. İstanbul gibi bir yerde iş insanlarımız, ülkemizin çeşitli bölgelerini temsil eden sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere şehrin ana dinamiklerini oluşturan kesimleri de elbette unutmuyoruz” diye konuştu.
Kadınlara yönelik şiddet, çevre hassasiyeti, hayvanların korunması, her kademedeki öğrencilerin, gençlerin meseleleri gibi konularda da ayrıca özel çalışmalar yürüttüklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan 39 belediyemize sesleniyorum; hayvan barınaklarını ihmal etmeyiniz. Ve bu hayvan barınaklarıyla birlikte Osmanlı’nın yaptıklarını da unutmayınız. Ne yapıyordu? Ağaçlarda meyveler ve o meyvelerden hayvanların gelip nasiplenmesini temin ediyorlardı. Bunları yapmalıyız, bu bize yakışır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, Gaziantep’te pitbull cinsi köpeğin saldırısı sonucu ağır yaralanan 4 yaşındaki Asiye Ateş’e değinerek, “İşte dün Gaziantep’te o yavru Asiye, pitbull köpekleriyle nasıl oynuyordu? Ama pitbull köpekleriyle o şekilde oynarken o Asiye’miz işte paramparça edilir hâle geldi. Aradık Ömer Bey’i. Allah razı olsun… Dün evvelsi gece ambulans uçakla Antalya’ya gönderdik ve şu anda tedavisi orada yapılıyor. Biz buyuz. Böyle olmaya da devam edeceğiz” dedi.
“BU MİLLET İÇİN NE YAPSAK, BU ÜLKEYE HANGİ HİZMETİ VERSEK AZDIR”
Siyasetin, hayatın her alanını, toplumun her kesimini kucaklamayı gerektiren bir uğraş olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İhmal ettiğimiz, görmezden geldiğimiz, kulak vermediğimiz, gözümüzü kaçırdığımız her kesimin, her insanın vebalinin boynumuzda olduğunu unutmamalıyız. Başkaları şöyle davranıyor, böyle yapıyor olabilir, bizi ilgilendirmez. Biz İstanbul’a ve tüm Türkiye’de her bir insanımıza ulaşmakla, her bir insanımızın derdini dinlemekle, her bir insanımızın gönlünü kazanmakla mükellefiz. Zira AK Parti gönüllüler kadrosudur. Ana kademesiyle, kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla, şu anda karşımda gönüllüler hareketinin mensuplarını görüyorum. Tüm kademelerdeki teşkilat mensuplarımızın birinci ve asli görevleri budur. İlk günden beri ne diyoruz? AK Parti’yi kuran millettir diyoruz. AK Parti’ye yön gösteren millettir diyoruz. AK Parti’yi iktidara getiren millettir diyoruz. AK Parti’yi iktidarda tutacak olan da millettir diyoruz. Bizim bu millete sadece teşekkür, sadece şükran değil, 15 Temmuz’da olduğu gibi can borcumuz da var. Dolayısıyla bu millet için ne yapsak, bu ülkeye hangi hizmeti versek, hangi eseri kazandırsak insanlarımızın önüne hangi başarıyı sersek azdır. Bizler, çok gayret ettik, ediyoruz ve edeceğiz.”
Eğitimde ve sağlıkta gerekli adımları attıklarını, şehir hastaneleri kurduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 ayda Atatürk Havalimanı’nda ve Anadolu Yakası’nda Samandıra’da tomografisi, MR’ı ve ultrasonografisiyle 1006 odalı hastane yaptıklarını anımsattı.
Arnavutköy’de tarihî bir kışlayı hastaneye çevirdiklerini, Başakşehir’de Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ni inşa ettiklerini de hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yerde bu millete yakışanı yaptıklarını ve yapmaya da devam ettiklerini söyledi.
AK Parti’nin geçen 19 yılda ülkeye, şehirlere, vatandaşlara kazandırdığı eser ve hizmetleri, bölgeye ve dünyaya verdiği erdemli mesajları tek tek saymaya kalksa saatlerin değil günlerin yetmeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “76 üniversiteden 207 üniversiteye çıktık mı? Şu anda 81 vilayetimizin tamamında üniversitelerimiz var mı? Niye? İstedik ki Hakkâri’deki bir yavrumuz ta Hakkâri’den İstanbul’a gelmesin, onun ayağına biz üniversiteyi götürelim. Şırnak’taki Ankara’ya, İstanbul’a gelmesin, Şırnak’a üniversiteye götürelim. İşte bu erdemliler hareketinin en önemli başarısıdır, ispatıdır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıkta ve eğitimde attıkları adımları ulaşımda da attıklarını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “6 bin 100 kilometreden, 28 bin kilometreye bölünmüş yolları çıkardık. Bununla birlikte otoyolları çıkardık. Şimdi hepsinden öte, Marmaray’ı yaptık mı? Avrasya Tüneli’ni yaptık mı? Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yaptık mı? Osman Gazi Köprüsü’nü yaptık mı? İstanbul-İzmir arasını 7 saatten, 3 saat 15 dakikaya indirdik mi? İzmir Milletvekili Bay Kemal, sen ne yaptın? İzmir belediyesi sen ne yaptın? Bak, felaket yaşandı. Felaketin yaşandığı o yerde, şu anda 750 konutu inşa edip, bunu da oradaki vatandaşlarımıza dağıttık. Biz buyuz. Milletimiz kendi hayatında bu kazanımları görüyor, biliyor. Antalya’da felaket yaşadık, Muğla’da felaket yaşadık. Belediyeler sende. Bay Kemal, ne yaptın? Yapmaz. Öyle bir derdi yok. Ama biz dertliyiz, aşığız. Bizim bu millete aşkımız var, sevdamız var. “
Özellikle AK Parti döneminde doğan ve büyüyen nesil, eski Türkiye’yi bilmediği için bugün sahip oldukları imkânları geçmişle mukayese edemediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun için eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, spordan sosyal yardımlara kadar her alanda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetleri bıkmadan, usanmadan anlatmayı sürdürmeliyiz. Türkiye’nin küresel krizler karşısındaki dayanıklılığının gerisinde ülkemize kazandırdığımız bu altyapının bulunduğunu, örnekleriyle izah etmeliyiz. Yeni ekonomi programımızı, bu güçlü altyapının üzerinde inşa ettiğimizi, ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefinin hayal değil, bir el uzatımı mesafeye kadar yaklaşmış bir hakikat olduğunu vurgulamalıyız” dedi.
“FAİZ, ZENGİNİ DAHA ZENGİN, FAKİRİ DAHA FAKİR YAPAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda artan sosyal ve siyasi kaos çıkarma denemelerinin, terör örgütlerini ülkenin üzerine salarak huzuru bozma, sınırları taciz etme gayretlerinin, FETÖ ihanet çetesiyle ülkeyi ele geçirme girişimlerinin, finans tuzaklarıyla ekonomiyi çökertme oyunlarının, Türkiye’yi bu hedeflerinden uzaklaştırma gayreti taşıdığını tekrar tekrar anlatmaları gerektiğini vurgulayarak, “Faiz, kur tartışmaları üzerinden yaşanan son gelişmelerin de bu tablonun bir parçası olduğunu ama Türkiye’nin hedeflerine ulaşacak güce, imkana, kararlılığa sahip bulunduğunu ısrarla söylemeliyiz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar ve unutmayın, faiz sebep, enflasyon neticedir. Biz, bu çarkı da inşallah bozacak, milletimizi asli noktadaki hedeflerine ulaştıracağız. Türkiye’yi bu günlere getiren tüm eser ve hizmetlerin altında nasıl AK Parti’nin imzası varsa, ülkemizi 2023’e taşıyacak yeni nesillere, 2053 vizyonunu emanet edecek atılımların da yine AK Parti tarafından gerçekleştirilebileceği gerçeğini herkese göstermeliyiz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin hızla inşasından rahatsız olanların, ülkemizi uluslararası alanda geriletmek, iç siyasette yeniden istikrarsızlığa sürüklemek, ekonomide tekrar kendilerine bağımlı kılmak için yaptıkları fütursuz açıklamaları, attıkları sinsi adımları ortaya koymalıyız.
Vatandaşlarımızı, yalan ve iftirayı, siyasetlerinin merkezine oturtarak, bin bir vaatle karşılarına gelenlerin, tıpkı mahallî seçimlerden sonra yaptıkları gibi ülke yönetimini ellerine geçirmeleri hâlinde ne büyük felaketlere yol açacaklarına ikna etmeliyiz. Bunları başardığımızda sadece 2023 seçimlerini değil, ülkemizin ve milletimizin geleceğini de garanti altına alacağımızdan emin olunuz.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen günlerde Şanlıurfa’da belediyeyi kendilerine vermeleri hâlinde çiftçilere elektriği bedava kullandıracaklarının sözünü verdiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elektriğin belediyelerin sorumluluğunda olmaması bir yana güya hesap uzmanı bu zatın yaptığı hesap, başlı başına bir felakettir. Neymiş? Şanlıurfa’da 2 milyon 300 bin dönüm taşlık arazi varmış. Oraya güneş enerjisi sistemi kuracakmış. Bu şekilde üretilen elektriği de çiftçiye bedava verecekmiş. Ya Bay Kemal, siz daha Millet İttifakı olarak Cumhurbaşkanı adayınızı bile belirlemediniz. Önce şunu bir açıklayın” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Neden Adana’da güneş enerjisi sistemi kurmuyorsunuz?” sorusu sorulduğunda, orada yeteri kadar taşlık arazi olmadığını söylediğini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanın bu hesabı neresinden düzelteceğini şaşırdığını dile getirerek, “Çünkü her tarafı yalan, yanlış. Bari biz şimdi buradan basit bir hesapla, CHP Genel Başkanı’na söylediklerinin ne anlama geldiğini anlatmaya çalışalım. Her 1 megavat güneş enerjisi üretimi için 15 dönüm arazi gerekiyor Bay Kemal. Yani 2 milyon 300 bin dönüm arazide 153 bin megavat enerji üretilebilir” diye konuştu.
Türkiye’nin üçte ikisinin kendi dönemlerinde olmak üzere 99 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca kurabildiği toplam enerji gücünün şu an itibarıyla 100 bin megavat olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Yani bu zat Şanlıurfa’nın taşlı tarlalarında 99 yıllık birikimimizi 1,5 kat aşacak bir enerji gücü kurmaktan söz ediyor. Ülkemizin hâlihazırdaki 8 bin megavatlık güneş enerjisi altyapısının 21 katının bir kalemde Şanlıurfa’da kuruyor. Peki, böyle enerji gücü oluşturmak için ne kadarlık bir yatırım gerekiyor. Tam 125 milyar dolar gerekiyor. Adana’da böyle bir arazi yok demişti ya, öyle de değilmiş. Adana topraklarının neredeyse yarısı tarıma uygun olmayan taşlık araziymiş. Aynı yatırımı orada da yapmasında hiçbir mahsur yok. Tabi iş yalan. Bu yalanı söylemeye gelince dilin kemiği yok. At atabildiğin kadar. Ama yalanı rakamlarla söyleyince işte böyle hesap kitap devreye giriyor ve gerçekler gelip yüzüne bir tokat gibi çarpıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahallî seçimler öncesi, İstanbul’da kazandıkları belediyelerden tek bir kişinin işten çıkartılmayacağı konusunda namus sözü verdiğini hatırlatarak, “Dikkat edin namus sözü. Seçim meydanlarında verdiği bu sözlere daha sonra ne oldu. Tabi ki diğer tüm vaatleri gibi bu namus sözü de yalan oldu. Bir hesaba göre 13 bin 500, bir hesaba göre 15 bin kişiyi işten çıkartıp yerine aralarında terör örgütüyle iltisaklı kişilerin de bulunduğu 45 bin kişiyi işe aldılar. Şimdi utanmadan, sıkılmadan bana mektup gönderiyor, böyle bir şey yok diye. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin önünde hanımlarıyla beraber o ağlayan insanların gözyaşlarını sen bize anlatma” ifadelerini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kahir ekseriyetinin AK Partili meclis üyelerinden oluştuğunu, bütün kayıtların Cumhur İttifakı olarak onlarda da bulunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Senin bütün o yalanların orada tutuluyor Bay Kemal ve onun müridi, adını vermeyeceğim. Yenikapı’ya sıra sıra dizdikleri araçların daha fazlasını hem de üç beş kat daha yüksek fiyatta belediyeye doldurdular. Hani İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde personel fazlası vardı. Hani İstanbul Büyükşehir Belediyesinde israf vardı. İstanbul için borçlanmak ihanettir diyerek, göreve geldiler, belediyenin borcunu hiçbir iş yapmadan 23,5 milyar liradan planladıklarıyla birlikte 61 milyar liraya çıkardılar. Anlaşılan o ki 2024’e kadar bu borç rakamı 100 milyar lira sınırına dayanacaktır. Evet, bunun adı İstanbul’a ihanettir. Bunun adı İstanbulluya ihanettir. Bunun adı Türkiye’ye ihanettir. Hâlbuki yaptıkları hiçbir iş yok. Bırakın yeni iş yapmayı, devam eden işleri bile yürütemiyorlar. Geçmişte İstanbul’a yapılan her hizmete karşı çıkmış, engel olmak için kendilerini yırtmışlardı. Şimdi de utanmadan engelleniyoruz yalanıyla beceriksizliklerini örtmeye çalışıyorlar. Ama arkadaşlarımız işin aslının öyle olmadığını bilgisiyle belgesiyle ortaya koyuyorlar. Şehri yönetemiyorlar ama maşallah iftira atmayı, yalan söylemeyi çok iyi başarıyorlar. Bunların hayatı yalan, bunların hayatı iftira. Çiftçiye yalan söylüyorlar, işçiye yalan söylüyorlar, esnafa yalan söylüyorlar, İstanbul halkına yalan söylüyorlar. İnşallah önümüzdeki seçimde millet bunların tüm yalanlarını yüzlerine vuracak ve hak ettikleri yere yuvarlayacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un her seçimde olduğu gibi 2023 seçimlerinde de AK Parti’nin lokomotifliğini yapacağını vurgulayarak, bunun için teşkilatlara her seçimde olduğundan daha çok görev düştüğünü anlattı.
Karşılarındakinin her seçimde olduğundan çok daha büyük bir hırsla çok daha büyük bir kinle, çok daha büyük bir destekle 2023’e hazırlandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin de bu tabloya uygun şekilde hazırlıklarını yapmaları gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizlere güveniyorum, sizleri seviyorum, sizlerle aynı yolda yürüdüğüm, aynı davaya hizmet ettiğim için rabbime hamdediyorum. Allah gayretinizi, aşkınızı, şevkinizi artırsın diyorum. İl başkanımızdan mahalle temsilcimize kadar her birinize Mevla’dan muvaffakiyetler diliyorum. Ahde vefanız ve gayretleriniz için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
Konuşmanın ardından, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a günün anısına NFT tabanlı “İstanbul’un Dijital Anahtarı” ve bir tablo hediye etti.
Program sonunda AK Parti İstanbul teşkilatında kuruluştan bugüne kadar mahalle başkanlığı, sandık görevlisi olarak görev yapanlar adına 3 kişiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hediyeleri verildi.
Türk edebiyatında “Millete Mektuplar” adlı eseri ile roman ve deneme yazarı olarak tanınan Ülkemizin saygın Yazarı ünvanı kazanmış ve “Millete Mektuplar” eseri sayesinde okurlarından tam not almış, gazeteci ve yazar Ufuk Cavlı nın “Kadın gücünü ön plana çıkarmak, kadın farkındalığını yaratmak için 33 Kadın 33 Hayat 33 Başarı Hikayesi alt başlığı ile güçlü ve idealist kadınların yaşamlarına yer veren Proje kapsamında,
Mersin İlinde Belgesel çekimlerinin ilki gerçekleştirilen 33 Kadın,33 Hayat, 33 Başarı Hikayesinin çekimlerinin ikincisi Eylül ayı başlarında Hatay da başladı. Önümüzdeki aylarda devam edecek olan Belgesel; Kıbrıs, Antalya, Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Erzurum, Kars ve İzmir illerimiz de sürdürülecek .
Hatay İlinde gerçekleştirilecek olan Belgesel yaklaşık olarak Kasım ayı sonlarında tamamlanıp GALA tanıtımı sonrasında sonlandırılacaktır. Bu Belgesel in ana temasında
Hatay’ da yaşayan çeşitli meslek gruplarında ki kadınlarımızın yaşam hikayelerinde başarılarında Kadının Gücünün ön plana çıkartılması var.
Ayrıca Hatay’ ın güçlü kadınları Belgeseli Yöresinde yaşayan ,diğer kadınlarımız ve genç kızlarımıza ilham kaynağı olmasının da ayrı bir önemi var.
Bu yazı Dizimizde Hatay ‘ın iş,Sanat,Eğitim,Ziraat,Sağlık ve bir çok alanında isimlerinden bahsettirmeyi başaran ;
Hatay’ın güçlü Kadınları Belgeselinde başta İyi ki varsın Hüsniye Mirioğlu dediğimiz İş İnsanı olmak üzere, diğer Güçlü Kadınları olarak çekimleri yapılacak olan Hatay Belgeselinde ;
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, dijital ortamda düzenlenen Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nın (ICCI 2021) açılışında yaptığı konuşmada, 1 Haziran’da Vadeli Elektrik Piyasası’nın açıldığını, cuma günü de Vadeli Doğal Gaz Piyasası’nın devreye gireceğini söyledi.
Yeni tip Koranavirüs (Kovid-19) salgını döneminde, EPDK’nin Türkiye’nin enerji vizyonu için büyük önem taşıyan elektrikli araçlar konusunda yoğun çalışma içinde olduğunu ifade eden Başkan Yılmaz, elektrikli araç piyasasının hukuki altyapısını kurmak ve kurallarını geliştirmek için çalıştıklarını belirtti.
Başkan Mustafa Yılmaz “Türkiye’nin otomobilinin yollara çıkmasıyla ülkemizde sanayi, bilgi teknolojileri ve elektrik piyasası açısından yepyeni bir döneme gireceğiz’’ dedi.
Mustafa Yılmaz, elektrik piyasasında daha esnek bir dağıtım sistemi ve sistem işletimi yaklaşımının esas olacağını vurgulayarak şöyle devam etti:
“Üzerinde çalıştığımız düzenleyici çerçevenin oluşturulmasında temel düsturumuz, elektrik araç filosunun gelişmesine imkan veren bir anlayışın hakim kılınmasıdır. Kovid-19 salgınının etkileri uzun sürdü ancak bu tip krizler avantajlara dönüşüyor. Daha esnek, rekabetçi, bir nevi evrensel hizmet yükümlülüğü olarak tanımlanabilecek bir anlayışla tüm elektrikli araçlara ayrım gözetmeksizin hizmet vermenin esas olduğu bir piyasanın hukuki altyapısını kurmak ve kurallarını geliştirmek için çalışıyoruz. Dünyadaki bütün iyi uygulama örneklerini inceliyoruz. İlgili paydaşlarla istişare ediyoruz. Bu konuda gerekli yasal düzenlemenin yapılması akabinde ikincil düzenlemeleri hızla yürürlüğe koyacağız.”
Vadeli Doğal Gaz Piyasası’nın 1 Ekim’de açılacağını yineleyen EPDK Başkanı Yılmaz, “Bunlar medyada hak ettiği ilgiyi görmese de sektörümüz için tarihi nitelikte adımlar. Türkiye’nin enerji ticaret merkezi olma hedefine ulaşması yolunda çok önemli gelişmeler.” değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, enerji alanındaki gelişmelerin ülkelerarası sektörel iş birlikleri için önemine dikkat çekerek, “Artık enerjide dönüşümü, depolamayı, alternatif enerji üretim sistemlerini, deniz üstü rüzgar enerjisi santrallerinin planlamalarını, elektrikli araçlar ve şarj sistemlerini, kısaca enerjide yeni olan her şeyi doğru zamanda ve zeminde tartışmanın zamanı.” diye konuştu.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.