Cumhurbaşkanı Erdoğan, MSÜ Harp Okulları Diploma Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Karada, denizde ve havada, karşımıza çıkacak olan herkes, Türkiye’nin meşruiyetini uluslararası hukuktan alan haklarını, çıkarlarını, imkânlarını koruma hususundaki kararlılığını görmüştür. Biz istiklalimiz ve istikbalimiz için 83 milyon hep birlikte kükremiş bir sel gibi önümüze çıkan bentleri çiğneyip geçmekten geri durmayız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî Savunma Üniversitesi (MSÜ) Harp Okulları Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni Töreni’ne katıldı.
“HEP DAHA İLERİYE, DAHA İYİYE, DAHA MÜKEMMELE DOĞRU YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında mezun olan öğrencileri tebrik etti. Mezunların 548’inin Türk vatandaşı, 93’ünün ise 14 ayrı kardeş ülkeden gelen misafir öğrencilerden oluştuğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Böylece 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeniden yapılandırdığımız Millî Savunma Üniversitemizin mezun sayısı 19 bin 600’e ulaşmış oluyor. Millî Savunma Üniversitemize bağlı harp okullarımızın başarılı çalışmalarını yakından takip ediyorum. Rektörümüze, hocalarımıza ve eğitimlere katkı veren tüm subaylarımıza şükranlarımı sunuyorum. Yeni yapısıyla üniversitemizin her geçen yıl daha da güçlendiğini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Artık bu noktadan geriye gidiş asla söz konusu değildir, olmayacaktır. Hep daha ileriye, daha iyiye, daha mükemmele doğru yürümeye devam edeceğiz. Kara, deniz ve hava kuvvetlerimizin nitelikli personel ihtiyacımızın karşılanması her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Terörle mücadelemize, Akdeniz ve Ege başta olmak üzere bölgedeki hak ve menfaatlerimize yönelik tehditler de eklendi. Savunma sanayimize yaptığımız yatırımları insan kaynağımızla tahkim ederek tüm bu tehditlerle etkili bir mücadele hâlindeyiz.”
“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, KURUMSAL KÜLTÜRÜ VE SAYISIZ ZAFERLERİYLE MİLLETİMİZİN GURUR KAYNAĞIDIR”
Törene, Roketsan Uydu Fırlatma, Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ile Patlayıcı Hammadde Üretim Tesisi açılışından geldiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Roketsan’ın üstün kabiliyetlerini yerinde görmenin şerefiyle müşerref olduk. Her konuda olduğu gibi savunmada da insan olmadan tek başına teknoloji yeterli ve anlamlı değildir. Subay ve astsubay kadrolarımızı ne kadar yetiştirir ne kadar donanımlı hâle getirirsek kendimizi o derece güvende hissederiz. Türk Silahlı Kuvvetleri, 2 bin 200 yılı aşan teşkilatlanma yapısı, kurumsal kültürü ve sayısız zaferleriyle milletimizin gurur kaynağıdır. Anadolu’yu bin yıldır vatanımız yapan ve devam ettiren ruh hamdolsun aynı dirilikte ayaktadır. Geçtiğimiz salı ve çarşamba günleri Ahlat ve Malazgirt’te bu ruha bizzat şahit olduk. Bugün de karşımızdaki şu manzara, mücadele azmi yanında eğitimi, donanımı, cesareti ve diğer tüm vasıflarıyla insan kaynağımızın da binlerce yıllık birikimiyle dimdik ayakta olduğunu gösteriyor. Kahraman ordumuzun karada, denizde ve havada gösterdiği başarıların gerisinde işte bu çok yönlü hasbi ve nitelikli insan kaynağı vardır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin tüm kurumları gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini de içeriden çökertme girişimlerinin milletin ordusunu sahiplenişi sayesinde boşa çıkarıldığını anımsatarak, “Kimi tarihçilerin dediği gibi ‘Biz ordusu olan bir toplum değil, bizatihi kendisi ordu olan milletiz.’ Bu hakikatin idrakinde olmayan kimi gafillerin ve hainlerin ısrarla ordumuzla milletimizi ayrıştırmaya çalışması beyhude bir gayrettir. Nasıl can bedenden ayrıldığında geriye sadece bir ceset kalırsa, bu ülkenin askeri ile milleti de aynı şekilde tefrik edilemez bir bütündür. Vatan topraklarının her karışında sınırlarımızda ve sınırlarımızın ötesindeki pek çok yerde destanlar yazan kahramanlarımızı buradan tüm kalbimle selamlıyorum” şeklinde konuştu.
“MARUZ KALDIĞIMIZ HER SALDIRI, MÜCADELE AZMİMİZİ DAHA DA PERÇİNLEDİ”
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugün ülkesini ve halkını korumanın yanında bölgesindeki ve dünyadaki tüm mazlumların, mağdurların, soydaşların ve ümmetin umudu hâline geldiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Ordumuz başarılarının gerisinde; nitelikli eğitimi, örnek disiplini, üstün donanımı yanında yüzlerce milyon insandan aldığı dua da bulunuyor. Teknolojik üstünlüğümüzü, yetişmiş insan kaynağımız ve manevi gücümüzde birleştirdiğimizde Allah’ın izniyle bu ülkenin önünde durabilecek hiçbir güç yoktur. Son 18 yıldır biz işte bunun için çalıştık. Önümüze konan gizli-açık nice engelleri bu inançla aştık. Son olarak 15 Temmuz’da gerçek yüzlerini gösteren hainleri bu cesaretle tepelik. Sınırlarımız dışından kuşatılmaya çalışılan ülkemizi, milletimize biçilen kefeni bu kararlılıkla parçalayıp arttık. Karşılaştığımız ikiyüzlülükleri, alçaklıkları, hak ve hukuk tanımazlıkları, tehditleri, yaptırımları birliğimizden ve beraberliğimizden aldığımız güçle yıkıp geçtik. Maruz kaldığımız her saldırı, mücadele azmimizi daha da perçinledi.”
“BİZ MÜCADELEDEN KAÇMAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aştığımız her engel, kendimize olan güvenimizi daha da güçlendirdi. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle geldiğimiz yer, geleceğimize daha güvenle bakmamızı sağladı. Şimdi artık dün olduğundan daha gür bir sedayla, daha samimi bir inançla, kendimizden daha emin bir şekilde düşmanlarımıza ‘hodri meydan’ diyoruz. Karada, denizde ve havada, karşımıza çıkacak olan herkes, Türkiye’nin meşruiyetini uluslararası hukuktan alan haklarını, çıkarlarını, imkânlarını koruma hususundaki kararlılığını görmüştür. Görmeyenler de emin olun hem sahada hem diplomasi masasında hem uluslararası platformlarda bu gerçekle yüzleşecekler. Biz mücadeleden kaçmayız, biz bu mücadelede şehitler, gaziler vermekten çekinmeyiz. Biz istiklalimiz ve istikbalimiz için 83 milyon hep birlikte kükremiş bir sel gibi önümüze çıkan bentleri çiğneyip geçmekten geri durmayız” dedi.
“Garbın afakını çelik zırhlı duvarlar sarsa bile iman dolu göğsümüzle hepsini de yıkar geçeriz. Hakkın vadettiği günlerin işte bu günler olduğuna inanıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Asıl soru şu; acaba şu anda Akdeniz’de ve mücavirinde karşımıza dikilenler de aynı fedakârlıkları göze alabiliyorlar mı? Yunan halkı muhteris ve kifayetsiz yöneticileri yüzünden başlarına geleceklerini kabul ediyor mu? Fransız halkı muhteris ve kifayetsiz yöneticileri yüzünden ödeyecekleri bedelleri biliyor mu? Kuzey Afrika ve körfezdeki kim ülkelerin kardeş hakları muhteris ve kifayetsiz yöneticileri sebebiyle kararan istikballerine razı gösteriyor mu? On binlerce kilometre öteden, Türkiye’nin demokrasisine, hukuk devletine, bölgesel çıkarlarına göz diken ülkelerin vatandaşları bu sürecin dönüp kendilerine verecekleri zararın farkında mı? Biz binlerce yıllık devlet tarihimizin ve Anadolu’daki bin yıllık varlığımızın her gününü mücadele ile geçirmiş bir millet olarak tüm bu gerçeklerin idrakindeyiz.”
“TÜRKİYE’Yİ, GÜÇLENDİRMEYE, KALKINDIRMAYA, GELİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her karışı şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu vatanda ödedikleri bedelleri gayet iyi bildiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün de girdiğimiz yolda her türlü bedeli ödemeye kararlıyız. Aksi takdirde bizi bu topraklarda bir gün dahi barındırmayacaklarının farkındayız. Ellerinden gelse bu millete bir nefes hava, bir yudum su, bir lokma ekmek vermeyeceklerin kuşatması altında olduğumuzun bilincindeyiz. Her ne yapıyorsak onlara rağmen yaptık, yapmayı sürdüreceğiz. Türkiye’yi büyütmeye, güçlendirmeye, kalkındırmaya, zenginleştirmeye, geliştirmeye devam edeceğiz. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıktığımız müddetçe, Allah’ın yardımıyla Türkiye’nin aşamayacağı hiçbir engel olmadığını yürekten inanıyoruz.”
“BİZİM FETİH ANLAYIŞIMIZ, ÖNCE GÖNÜLLERİN FETHİDİR”
Türkiye’nin tarihi boyunca hiçbir zaman saldırgan bir ülke olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milletinin, geçmişinde sömürge lekesi bulunmayan nadir halklardan birisi olduğuna işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk medeniyetinin, bir fetih medeniyeti olduğunu, bu anlayışın, toprakların altındaki ve üstündeki zenginliklerle birlikte ele geçirilmesi üzerine kurulmadığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bizim fetih anlayışımız, önce gönüllerin fethidir. Bizim fetih anlayışımızda ayak bastığımız her yerin mamur edilmesi vardır. Bizim fetih anlayışımız, inanç, köken, meşrep ayrımı gözetmeksizin vatan toprakları üzerindeki herkesin yaşamasını ve yaşatılmasını ifade eder. Ecdattan tevarüs ettiğimiz bu anlayışla bugün de elimizin ulaştığı, ayağımızın bastığı her yerde gönüller kazanmanın, yaşatmanın, imar etmenin, eser bırakmanın gayreti içindeyiz. Siyasi ve askerî varlık gösterdiğimiz her yere yağmalamak, almak, çalmak, üzerine konmak, haraç kesmek için değil, elimizdekini paylaşmak ve mümkünse birlikte kazanmak üzere gidiyoruz. Ülkemizin bu onurlu duruşu asırlık hesapların bozulmasına yol açıyor.”
Maruz kalınan saldırıların sebeplerinden birinin de bozulan hesapların acısı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırça köşklerinin çatırdadığını görenlerin bunun hıncını Türkiye’den çıkarmak için her yerde karşılarına çıktığını ama korkunun ecele faydasının olmadığını dile getirdi.
“Dünya beşten büyüktür” haykırışıyla küresel uyanışa vesile olduklarını ve bu sürecin devam ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde yabancı, İslam ve Türk düşmanlığının, ayrımcılığın ayyuka çıktığı bir dönemden geçildiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her olumsuz konuda Türkiye’nin öne çıkarılıyor olmasının, Türkiye’yle ilgili bir hassasiyetin değil, zihinlerin gerisindeki faşizmin ve husumetin işareti olduğuna dikkati çekti.
“EVLATLARIMIZA 2053 VE 2071 TÜRKİYE’SİNİ MİRAS BIRAKACAĞIZ”
Türkiye’deki bazı kesimlerin de bilerek veya bilmeyerek bu sinsi oyuna alet olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı ülkelerinin daha beter düzeyde yaşadığı sıkıntıların, sorunların sanki sadece Türkiye’ye mahsusmuş gibi yürütülen kampanyaların asla iyi niyetli olmadığını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) en başarılı mücadeleyi yürüten ülkelerden biri olunmasına rağmen bu konuda Türkiye’yi karalamaya çalışanların gerçek niyet ve yüzlerini ortaya serdiğinin, güvenlikten kadın cinayetlerine kadar her konuda benzer çarpıtmalara rastlandığının altını çizdi.
Eksikleri bildiklerini, bunların düzeltilmesi gayretini gösterdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Medeniyet ve devlet tarihlerinin derinliğinin, gücünün, genişliğinin farkında olmayanların hafızaları bir asırla sınırlı olabilir ama biz, binlerce yıllık süreç içinde dün nerede olduğumuzu, bugün nerede durduğumuzu, yarın nereyi hedeflediğimizi gayet iyi biliyoruz. Hamdolsun milletimiz de bu vizyona sahiptir. Önce 2023 hedeflerimizi hayata geçirecek ardından evlatlarımıza 2053 ve 2071 Türkiye’sini miras bırakacağız. Ok yaydan fırlamıştır ve mutlaka hedefini bulacaktır” diye konuştu.
Ağustos ayının tarihte zaferler ayı olarak yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ayda Malazgirt’le başlayan, Otlukbeli ile devam eden, Çaldıran ve Mercidabık’la süren 450 yıllık süreçte Doğu’daki zaferlerin tarihe armağan edildiğini, Batı da ise Belgrad’ın fethinden Mohaç’a kadar uzanan pek çok zaferin ağustosta kazanıldığını, Kıbrıs’ın da bir ağustos ayında vatan topraklarına katıldığını hatırlattı.
Anadolu’da kurulan son devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin en parlak zaferi olan Büyük Taarruz’un da ağustos ayının Türk milletine hediyesi olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, güney sınırların güvenlik altına alınması gayretlerinin ilk adımı Fırat Kalkanı Harekâtı’nın da dört yıl önce ağustosta gerçekleştirildiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tarihimizdeki hiçbir zafer diğerinin alternatifi değildir. Tam tersine her zafer bir sonrakinin habercisi, bir öncekinin tamamlayıcısıdır. İnşallah, daha nice ağustoslarda nice büyük zaferlere imza atacağız. Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz karasıyla, deniziyle, havasıyla, tüm unsurlarıyla yeni zaferler için hazırlık yapmaktadır. Millî Savunma Üniversitemiz de ordumuza kazandıracağı subaylar ve astsubaylarla bu mücadeledeki yerini sürekli ileriye taşıyarak güçlendirecektir.”
Konuşmasının sonunda mezun olanları kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin yönetimine ve eğitim kadrosuna da teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dost ve kardeş ülkelerden gelerek eğitim alanlardan gittikleri yerlere selam götürmelerini istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “Hayatın tüm alanlarında, kadınlar arasındaki başörtülü ve başı açık ayrımına son verdik. Türkiye’yi yasakların, korkuların baskıların ülkesi olmaktan çıkartıp fırsat eşitliğinin, adaletin, özgürlüğün hâkim olduğu bir yer hâline dönüştürdük” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte, “Yapay Zekâ ve Kadın” temasıyla düzenlenen 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin açılış oturumuna katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) tarafından Haliç Üniversitesi’nde “Yapay Zekâ ve Kadın” temasıyla düzenlenen 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin açılışındaki konuşmasında, zirveye katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Etkinlik için Türkiye’nin farklı şehirlerinden ve dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen misafirleri selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM’in iki yılda bir mutat olarak düzenlediği uluslararası zirvelerde birbirinden önemli konuların kendi alanlarında yetkin isimlerin iştirakiyle kapsamlı şekilde değerlendirildiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu etkinliklerde adaletten kültürel kodlara, ailenin güçlendirilmesinden dijital çağın insana yönelik meydan okumalarına kadar pek çok meselenin ele alındığını vurgulayarak, “Zirvelerde kadınların iş, çalışma ve bireysel hayatlarında önlerine çıkan engellerin kaldırılması, daha adil bir sistemin inşasını hedefleyen çok sayıda karar, teklif ve tavsiye gündeme getirildi. Kadınlarla birlikte sivil toplum ve resmî kurumlarımız açısından da yol gösterici olan bu müktesebattan biz de istifade ettik ve ediyoruz” diye konuştu.
Zirvenin temasının “yapay zekâ ve kadın” olarak belirlenmesini isabetli bulduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün sürecek zirveye yurt içi ve dışından katılımcılarla bu tema ekseninde yapılacak tartışmaların ufuk açıcı olacağına inandığını dile getirdi.
Zirvenin kadınların yanı sıra tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
“DİJİTAL KÜLTÜRÜN İNSANIN HAYATA BAKIŞ AÇISINI ALT ÜST ETTİĞİ BİR DÖNEMDE YAŞIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihin, dünyanın genel manada her 100 yılda bir kabuk değiştirdiğini, dönüştüğünü, yeni bir safhaya geçtiğini gösterdiğini belirterek, şöyle devam etti: “Çok değil iki asır önce başlayan Sanayi Devrimi ile birlikte hayatımızda keskin bir kırılma yaşandı. Fabrikalar, otomobiller, fotoğraf makineleri, aşılar, ilaçlar, telefon, radyo, televizyon derken insan hayatı kısa sürede köklü değişimlere sahne oldu. Ardından internetin ve bilişim teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle çok daha farklı, çok daha derin bir değişim dalgasına kapıldık. Bugün artık yapay zekâdan, insansız sistemlerden, robotik teknolojilerden, nesnelerin internetinden bahsediyoruz. Algoritmaların ve yapay zekâ sistemlerinin yapabildikleri karşısında hayret etmekten hatta kimi zaman insanlığın geleceği adına endişe etmekten kendimizi alamıyoruz. Şurası da bir gerçek ki tüm bu değişimler beraberinde üretim ilişkilerinin, insan davranışlarının, insani beklentilerin de farklılaşmasını getirmektedir. Teknoloji kolay ve hızlı iletişim, bilgiye rahat ulaşım kadar doyumsuzluk da üretmekte, yeni istekleri ve yeni tüketim araçlarını hayatımıza sokmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan 40-50 yıl önce eşyalardan ziyade insanların yaşamları, ne yapıp ettikleri, değerleri ve ortaya koydukları eserlerin ön planda olduğunu belirtti.
Sadece İslam âleminde değil, Batılı toplumlarda da mahremiyet duygusunun yaygın olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Göz hakkı, diğerkâmlık, empati, fakir fukaranın da hukukunu gözetme gibi kavramlar fertlerin davranışlarında belirleyici rol oynuyordu. Var olmak ile görünür olmak, bütün bunlar arasında bu derece yüksek bir illiyet bağı kurulmuyordu. Günümüzde ise bireylerin hayata yaptıkları katkılar değil, neyi aldığı, neyi yediği, neyi paylaştığı daha çok gündeme geliyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerçekle sanalın, algı ile olgunun, yalan ile gerçeğin yer değiştirdiği dijital kültürün insanın hayata bakış açısını alt üst ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Dijitalleşmenin ortaya çıkardığı ürünlerin, sunduğu imkânların, getirdiği kolaylıkların ve konforun yanı sıra insanı nesnelleştirdiğini, insanın biricikliğini örselediğini çok net biçimde görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Çok boyutlu bir dijital hegemonyanın hayatlarına daha fazla nüfuz ettiğine, üstelik etki alanının her geçen gün genişlediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, teknolojinin özellikle de yapay zekânın adaletsizlikleri derinleştiren yönünün kimi zaman göz ardı edildiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan ilmi araştırmaların yapay zekânın kötü uygulamaları tekrar edip toplumsal eşitsizlikleri pekiştirdiğini ortaya koyduğunun altını çizerek, yapay zekâ teknolojileri ve algoritmaların mağdurları arasında ilk sırada kadınların yer aldığını kaydetti.
“REGÜLASYON EKSİKLİĞİ BAŞKA ALANLAR GİBİ BURADA DA EN CİDDİ SORUNDUR”
İş başvurularından sosyal medya platformlarına kadar birçok farklı mecrada kadınların yapay zekânın eşitsizlikleri artıran bu çirkin yüzüyle çok sık muhatap olduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Regülasyon eksikliği başka alanlar gibi burada da en ciddi sorundur. Elbette şunu tersine çevirmek bizim elimizdedir. Sadece dezavantajların önüne geçilmesinde değil, kadınların eşit haklara erişebilmesinde ve kendilerini geliştirebilmelerinde de yapay zekâdan istifade edebiliriz. Bunun için yapay zekâ algoritmalarında ve veri tabanlarında dezavantajlı kesimleri gözeten temel prensiplerin belirlenmesine ihtiyaç duyuluyor. Daha fazla mağduriyet oluşmadan, sorunlar daha fazla kronik hâle gelmeden bu konuda evrensel bir deklarasyona imza atılması gerektiğine inanıyoruz.”
“KADINLARI DIŞLAYAN BİR TEKNOLOJİNİN İNSANLIĞA HAYRININ DOKUNMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
KADEM’in Türkiye’de bu sürece öncülük etmesinde fayda olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin bu alanda yeni bir dönemin başlangıcı ve ilk adımı olmasını temenni etti.
“Eşrefi mahlûkat olan insanı merkeze almayan, ona hizmet etmeyen, insanı ve insani değerleri yüceltmeyen hiçbir gelişmenin, hiçbir yeniliğin cazibesi ne kadar yüksek olursa olsun kıymetiharbiyesi yoktur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bilhassa kadınları dışlayan, kadınlara adaletsizlik yapan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir. Kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak görüldüğü, kadının metalaştırıldığı, kadının sadece adının olduğu, siyasete, iş dünyasına, eğitime, devlet idaresine kadın elinin değmediği velhasıl kadının üretimden, toplumdan, siyasetten, akademiden dışlandığı bir sistem sadece eksik değildir. Böyle bir düzen aynı zamanda adaletsizdir, toplumun gücünün yarısını yok sayıyor demektir.”
“KADINLAR MESLEĞİ VE İNANCI ARASINDA TERCİH YAPMAYA ZORLANDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de son 22 yılda hayatlarına en fazla dokundukları kesimin başında kadınların geldiğini, geriye dönüp baktıklarında gurur duydukları mücadelelerinden birinin kadınların hak ve hürriyetlerini genişletme yolunda verdikleri kararlı, çetin ve sancılı mücadele olduğunu kaydetti.
Bu konuda çok zorluk çektiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “22 yıl boyunca çok ciddi engellerle karşılaştık. Vesayetin, baskının, sistemin hücrelerine kadar işlemiş yasakçı zihniyetin her çeşidiyle muhatap olduk. Kadınları zaten sahip olmaları gereken haklara kavuşturma çabalarımızda muhalefeti yanımızda değil hep tam karşımızda bulduk” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa’nın apaçık hükümlerine rağmen kadınların yıllarca bu ülkede sırf başörtüsünden dolayı eğitim ve çalışma hayatından dışlandığını vurgulayarak, “Özgürlüğün ve özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversitelerin kapısına faşizmin simgesi olan ikna odaları kuruldu. Sadece kamu kurumlarında değil, kraldan çok kralcı davranan özel sektör kuruluşlarımızda da kadınlar özgürce çalışamadı. Mesleği ve inancı arasında tercih yapmaya zorlandı” diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Başbakanlık görevlerinde eski Türkiye’nin dayatmalarıyla karşılaştıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün veya geçmişte beraber siyaset yaptığı yol arkadaşlarının kahir ekseriyetinin aynı sıkıntılarla yüzleştiğini belirtti.
Son 22 yılda verdikleri kararlı mücadele neticesinde tüm bunları Türk demokrasisine dair kötü birer hatıra olarak tamamen geride bıraktıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere her alanda ülkemizin beşerî sermayesinin zenginleşmesinin önündeki tüm engelleri kaldırdık. Hayatın tüm alanlarında kadınlar arasındaki başörtülü ve başı açık ayrımına son verdik” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’yi yasakların, korkuların, baskıların ülkesi olmaktan çıkartıp, fırsat eşitliğinin, adaletin, özgürlüğün hâkim olduğu bir yer hâline dönüştürdük. Geçmişin hatalarını telafi etmek üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını Anayasa kuralı hâline getirdik” değerlendirmesini yaptı.
Reform paketleriyle, destek mekanizmalarıyla, teşviklerle, yasal ve idari düzenlemelerle kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirdiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şiddete, özellikle kadına ve çocuğa yönelik kötü muameleye sıfır tolerans anlayışıyla yaklaştıklarını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu doğrultuda Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), kadın konuk evi, Kadın Destek Uygulaması (KADES), elektronik kelepçe gibi devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçirdiklerini kaydetti.
“KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIM ORANINI 2028’E KADAR YÜZDE 40’IN ÜZERİNE ÇIKARACAĞIZ”
Atılan adımların istihdam başta olmak üzere olumlu yansımalarına her alanda şahit olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların iş gücüne katılım oranlarında önemli ilerlemeler yaşandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesela 2002 yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne katılım oranı 2024 yılı Ağustos ayı itibarıyla yüzde 37,3’e çıktı. Kadın istihdam oranı yüzde 25,3’ten yüzde 33’e yükseldi. Bu rakamları yeterli görmediğimizi her vesileyle söylüyoruz. Amacımız 2028 yılı sonuna kadar kadın iş gücüne katılım oranını yüzde 40’ın, istihdamı da yüzde 36’nın üzerine çıkarmaktır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadın ve erkekler arasındaki eşitsizliği gidermeyi devletin asli görevi olarak telakki ettiklerini söyledi.
Kadın politikalarında en ideali, en iyiyi, ülke, millet ve kadınlar için en hayırlı olanı hedeflediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu tüm kadınların bilmesini isterim. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun odağında güçlü kadın ve erkek, güçlü aile ve toplum, güçlü Türkiye ilkesi vardır. Kadın ve erkeğin beraberce güçlü olduğu ailelerle toplumu ve ülkemizi inşallah daha da güçlendireceğiz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan adil ve eşit şekilde faydalanmaları için nerede eksiklik varsa kapatacaklarını anlatarak, “Yine bu konuda nerede hata varsa düzeltecek, nerede atmamız gereken adım varsa onu mutlaka uygulamaya geçireceğiz. Bunu da şimdiye kadar olduğu gibi yine sizlerle birlikte, yol ve kader arkadaşlarımız olan siz kadınlarla omuz omuza vererek başaracağız” ifadelerini kullandı.
“KADINLARIN VE ÇOCUKLARIN GAZZE’DEKİ SOYKIRIM KADAR DOĞRUDAN HEDEF ALINDIĞI BAŞKA BİR SAVAŞ HATIRLAMIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada yaşanan çatışma ve krizlerin yükünü daha çok kadınların çektiğinin kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: “Savaşlar, çatışmalar, yıkımlar sadece şehirleri, sadece ülkeleri, haneleri vurmakla kalmıyor. Bunlarla birlikte masumları, çaresizleri, zayıfları, yaşlıları, çocukları ve en çok da kadınları hedef alıyor. Suriye’den Afganistan’a, Yemen’den Ukrayna’ya kadar pek çok çatışma bölgesinde bu gerçeği çok acı biçimde tecrübe ettik ancak son yıllarda kadınların ve çocukların Gazze’deki soykırım kadar doğrudan hedef alındığı başka bir savaş hatırlamıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Hastanelerden okullara, çadırlardan yardım sıralarına, ibadethanelerden evlere kadar önüne ne gelirse en ağır silahlarla saldıran, vuran, öldüren bir cinayet şebekesiyle karşı karşıyayız. Son 13 ayda Gazze’de katledilen 50 bini aşkın masumun üçte ikisini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Buna rağmen silahların gölgesi altında, yoklukta yaşamaya, yaşatmaya, yuvasını korumaya, çocuklarının karınlarını doyurmaya çalışan kadınlar tam anlamıyla tarih yazıyor. Gazze’de bombaların, silahların altında çocuklarına, ailesine, yurtlarına, davasına kol kanat geren Gazze’nin, Filistin’in yiğit kadınları, ümmetin iftihar anıtı olarak devleşiyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstiklal Harbi’nde silah taşıyan Nene Hatunlar gibi Gazze’nin cengâver kadınlarının da İslam âleminin yapamadığını yaptığını, Filistin davasını şanla şerefle onurla sahiplendiğini, yükselttiğini belirterek, “Allah onlardan razı olsun diyorum. Rabb’im Gazzeli mazlum ve mağdurların yüzü suyu hürmetine Filistin davasını zaferle neticelendirsin diye dua ediyorum” dedi.
“SAVAŞ VE GERİLİMİN SONA ERMESİ İÇİN ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ GÖSTERECEĞİZ”
Bir konuyu çok net söylemek istediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’de ve Lübnan’da katliam durana, ateşkes ve barış tesis edilene kadar kardeşlerimize sahip çıkmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.
İşgalcilerin saldırılarının başladığı günden bu yana katıldıkları tüm uluslararası toplantılarda, yaptıkları ikili görüşmelerde, Türkiye’deki hemen her programda Gazze’yi her zaman gündeme taşıdıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Gazze soykırımının unutulmasına ve unutturulmasına müsaade etmedik. Son olarak Türk Devletler Teşkilatı 11. Liderler Zirvesi ile Avrupa Siyasi Topluluğunun 5. Toplantısı’nda da Gazze gündemimizin ilk sırasındaydı. Çarşamba akşamı Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deyken Amerika’nın seçilmiş başkanı Sayın Trump’la yaptığımız telefon görüşmesinde, hem kendisini tarihî seçim zaferinden dolayı tebrik ettik hem de Gazze ve Lübnan’daki katliama dikkat çektik. Değerli dostum Trump’tan ikinci başkanlık döneminde eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmesini bekliyoruz. Sayın Başkan’ın savaşları sonlandırma noktasında elini taşın altına koyacağına yürekten inanıyor, bunu da samimiyetle temenni ediyoruz. Daha fazla kan akmaması, özellikle kadın ve çocukların hayatına mal olan, onların hayatını mahveden bu çatışma, savaş ve gerilimin sona ermesi için biz de elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun.”
“İNANIYORUM Kİ GAZZE VE İŞGAL EDİLMİŞ FİLİSTİN TOPRAKLARI DA BİR GÜN ÖZGÜRLÜĞÜ TADACAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karabağ Zaferi’nin 4. yıl dönümüne değinerek, şunları kaydetti: “Bugün Karabağ Zaferi’nin 4. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla ve gururla kutlayan can Azerbaycan’ı, Azerbaycan halkının Zafer Günü’nü yürekten tebrik ediyorum. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşimin şahsında, 44 günlük vatan muharebesini zafere ulaştıran Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin kahraman mensuplarını ülkem ve milletim adına hürmetle selamlıyorum. Adlarını tarihe şerefle yazdıran aziz şehitlerimizin tamamını rahmetle yâd ediyor, asil ruhları şad olsun diyorum. Karabağ’ın semalarında nazlı hilal dalgalansın diye can veren o kahramanları her zaman şükranla anacağız. Her günü acıyla geçen 30 yıllık işgalin ardından Karabağ nasıl azatlığına kavuştuysa inanıyorum ki Gazze ve işgal edilmiş Filistin toprakları da bir gün özgürlüğü tadacaktır. Biz o kutlu günün gelmesi için azimle sabırla sarsılmaz bir imanla çalışacağız, hukuk ve hakkaniyet zemininde mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin dünyaya çok önemli mesajlar vereceği inancıyla organizasyonda emeği geçenlere teşekkür ederek yurt dışından ülkeye gelen misafirleri selamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, KADEM yönetim kurulu ve mütevelli heyeti üyeleri ve zirveye konuşmacı olarak katılanlarla aile fotoğrafı çektirdi.
Zirvenin açılış programına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı da katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Siyasi Topluluğu Beşinci Zirvesi Genel Oturumu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye gibi kıtanın refahı ve güvenliğine önemli katkılar sunan bir aday ülkenin katılım sürecinin yıllardır engellenmesinin makul bir izahı yoktur. Mevcut jeopolitik konjonktürde üyelik perspektifimizin güçlendirilmesinin, hem Avrupa’nın hem yakın coğrafyamızın yararına olacağı açıktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Avrupa Siyasi Topluluğu Beşinci Zirvesi Genel Oturumu’nda hitap etti.
Misafirperverliği ve nazik daveti için Macaristan Başbakanı Viktor Orban’a teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün burada Avrupa’nın yüzleştiği çok boyutlu güvenlik sınamalarını ele almak üzere toplanmış bulunuyoruz” ifadesini kullandı.
Güvenlik sınamalarının yalnızca askerî tehditler, terörist saldırılar ve hibrit savaş taktiklerinden ibaret olmaktan çıktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, enerji arzından siber saldırılara, göç hareketlerinden salgınlara, uluslararası hukukun sistematik ihlallerinden savaşlara kadar geniş bir yelpazeye yayılan meydan okumaların herkesi etkilediğini bildirdi.
“UKRAYNA’DAKİ SAVAŞIN YOL AÇTIĞI OLUMSUZLUKLAR HER GEÇEN GÜN DAHA DA DERİNLEŞİYOR”
“Huzurumuza, istikrarımıza ve refahımıza kasteden tehditlerin önemli bir kısmı tek başımıza üstesinden gelemeyeceğimiz boyutlara varmıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Siyasi Topluluğu’nu, kıtamıza yönelik ortak tehditleri samimi bir ortamda ele aldığımız bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, civar bölgelerle yakın kültürel bağları, güçlü ordusu, köklü devlet tecrübesi, ilkeli dış politikası ve yetişmiş insan kaynağıyla bir istikrar adası vazifesi görmeye devam edecektir. Avrupa coğrafyasında maalesef savaşın üçüncü yılını geride bırakıyoruz. Ukrayna’daki savaşın yol açtığı olumsuzluklar her geçen gün daha da derinleşiyor. Savaşın uzaması diplomasiye giderek daha az alan bırakıyor. Biz, en başından beri her iki tarafın da masada olduğu bir müzakere sürecini ve devamında kalıcı, adil bir barışa ulaşılmasını savunduk.”
“GAZZE’DE BİR YILDIR SÜREN SOYKIRIM İNSANLIĞIN ORTAK UTANCIDIR”
Geçen hafta Kazan’da Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşmeden önce de Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha’yı Ankara’da kabul ettiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her iki görüşmede de diplomasiye alan açılması yönündeki mesajlarını bir kez daha taraflara ilettiğini, barışın tesisi için üzerlerine düşen ne varsa yapmaya hazır olduklarını ve çözüme yönelik çabalara desteklerinin süreceğini ifade ettiklerini bildirdi.
Diğer yandan, yol açtığı yıkım ve sivil zayiat bakımından Ukrayna’daki savaştan çok daha büyük bir insanlık trajedisinin Orta Doğu’da yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Gazze’de bir yıldır süren soykırım tüm insanlığın ortak utancıdır. Buna son dönemde Batı Şeria ve Lübnan’a gerçekleştirilen gayriahlaki ve gayrihukuki saldırılar da eklenmiştir. Şunu vicdan sahibi herkes görüyor, kabul ve ikrar ediyor, 50 bine yaklaşan can kaybı dikkate alındığında ateşkesin ivedilikle sağlanması, kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardımın bölgeye ulaşması için İsrail’e her boyutta baskı yapılması elzemdir. İsrail’in saldırganlığına kayıtsız şartsız destek verenler, işlenen suçların da ortağı hâline geldiklerini bilmelidirler.”
“FİLİSTİN’İ HENÜZ TANIMAYAN TÜM ÜLKELERE BUNU YAPMALARI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’e silah ve mühimmat transferinin durdurulmasını sağlamaya yönelik Birleşmiş Milletler’de bir girişim başlattıklarını, 50’yi aşkın ülke ve uluslararası kuruluşun imzasını taşıyan mektubu BM Genel Sekreteri’ne, BM Güvenlik Konseyi Kasım Ayı Dönem Başkanı Birleşik Krallık’a ve BM Genel Kurul Başkanı’na ilettiklerini belirtti.
Bir diğer önemli hususun da Filistin’in devlet olarak tanınması olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İrlanda, Norveç, İspanya ve Slovenya’nın bu yönde attıkları adımları takdirle karşılıyor, kendilerini ülkem ve milletim adına tebrik ediyorum. Bu tanıma kararlarının, bölgede barış isteyen Avrupalı devletler için de bir emsal teşkil ettiğine inanıyorum. Küresel adalete ve barışa katkı vermeleri için Filistin’i henüz tanımayan tüm ülkelere bunu yapmaları çağrısında bulunuyorum” ifadesini kullandı.
“PKK TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜCADELEDE AVRUPALI ORTAKLARIMIZDAN SOMUT İŞ BİRLİĞİ GÖRMEK İSTİYORUZ”
Terörizme karşı iş birliği ve dayanışma hâlinde, terör örgütleri arasında fark gözetmeksizin mücadelenin herkesin sorumluluğu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “PKK terör örgütüyle mücadelede Avrupalı ortaklarımızdan somut iş birliği görmek istiyoruz. FETÖ’nün etkin varlık gösterdiği Avrupa ülkelerinden adli ve idari iş birliği taleplerimizin karşılanmasını bekliyoruz. DEAŞ, ülkemizin de önemli katkılarıyla Suriye ve Irak’ta toprak hâkimiyetini kaybetmiş olsa da küresel ölçekte güvenliği tehdit ediyor. Örgütün odağının kaymaya başladığı Batı Afrika ve Orta Asya’daki yabancı terörist savaşçı hareketliliğinin dikkatle takip edilmesini ve bu alanda iş birliğini önemsiyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış, refah ve istikrar için bugüne kadar en çok katkı veren ülkeler arasında yer aldığına işaret ederek, “NATO’nun en önde gelen müttefiklerinden biri olarak, Asya-Pasifik’ten Kuzey Afrika’ya uzanan geniş coğrafyadaki ortaklarımızla istişareleri ve iş birliğimizi sürdürüyoruz” diye konuştu.
“AB’nin savunma alanındaki gayretlerine Türkiye’nin tam olarak dâhil edilmesi Avrupa’nın barış ve güvenliği için olmazsa olmazdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Avrupa Savunma Ajansına ve Avrupa Daimi Yapılandırılmış İşbirliği kapsamındaki projelere katılımımızın gecikmeksizin önünün açılmasını bekliyoruz. Avrupa’yı ve ötesini etkileyen geniş çaplı sorunlara çözüm bulunabilmesi için Türkiye’nin desteği şarttır. Avrupa’da nefret, İslam karşıtlığı ve ırkçılık, sosyal uyumu ve istikrarı zedeliyor. Müslümanlar başta olmak üzere göçmenlere karşı artan ötekileştirme, ırkçılığın yeni bir yüzü olarak karşımıza çıkıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığının yalnızca Müslümanları ve göçmenleri değil, toplumun tamamının huzur ve güvenliğini tehdit eden bir temel insan hakları sorunu olduğu artık kabullenilmelidir. Küresel dengelerin yeniden kurulduğu böylesine belirsiz bir dönemde, hemen her alanda yeni ve etkin politikalar geliştirmemiz elzemdir. Daha derin iş birliği tesis etmemizin önündeki siyasi engellerin, ön yargılı birtakım tutumların artık geride bırakılması gerekiyor. Aksi takdirde, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu fikri ve ekonomik dönüşümleri yakalaması mümkün olamayacaktır.”
“AB İLE İLİŞKİLERİMİZİN SAĞLIKLI BİR ZEMİNDE İLERLETİLMESİ İÇİN DİYALOG VE İŞ BİRLİĞİNE HAZIRIZ”
Bu vesileyle Avrupa kıtasının güvenlik ve istikrarı için AB’nin genişleme politikasının önemine de dikkati çekmek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hakkaniyetli bir genişleme politikasının Birliğin en önemli jeopolitik aracı olduğu açıktır” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye gibi kıtanın refahı ve güvenliğine önemli katkılar sunan bir aday ülkenin katılım sürecinin yıllardır engellenmesinin makul bir izahı yoktur. Mevcut jeopolitik konjonktürde üyelik perspektifimizin güçlendirilmesinin, hem Avrupa’nın hem yakın coğrafyamızın yararına olacağı açıktır. Türkiye olarak, AB ile ilişkilerimizin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesi için diyalog ve iş birliğine hazırız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) Zirvesi’ne katıldı.
Budapeşte Puskas Arena’da gerçekleştirilen AST Zirvesi’ne gelişinde, Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra zirvenin açılış oturumuna iştirak etti.
Zirve sonrasında liderler, aile fotoğrafı için bir araya geldi.
Burada çekilen aile fotoğrafındaki liderler arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Macaristan Başbakanı Orban, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, AB Konseyi Başkanı Charles Michel yer aldı.
Fotoğraf çekiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, solunda ise Hollanda Başbakanı Dick Schoof bulundu.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.